12.6.10

vampir öpücükleri



-Alo zihni bey ile mi görüşüyorum?
Evet, üstüne bastınız, çekin ayağınızı.
-Hayır efendim, üstünüze basmadım.
Ama basacaksınız biraz sonra, ne fark eder şimdiki geçmişi ve geleceği...!
-Ne alakası var efendim…

Bakın anlatayım alakasını, (ya da 3 G’ye geçince bakın, şimdi dinleyin lütfen):
Arayanım çoktur sizin gibi. Beni çok severler, sağ olsunlar (sol olamazlar tabi)..

TTkom çalışanı aramıştı bir ay önce, küçük bir “vals”te ayağıma basmıştı.

11 tl.lik telefon faturamı 20 tlye çıkardı. “Kayıt altındaki görüşmemizde” bir kez “evet” dedirtmek için (sanki nikah kıyacaktık) 1 saat dil döktü. Lügatimdeki “hayır”ı sildiğimden, bir kısık “evet”in bedeli olarak, sadece internet için kullandığım telefon aboneliğime, aylık 20 tl. fatura ödemek zorunda bırakıldım. 1 saat sonra pişmanlıkla, yirmi kez “hayır” dedim ama iptal etmediler. “hayı’ı size yakıştıramıyoruz” der gibi.

Maddi miktarını sorun ettiğimden değildi, sahte öpücükler yüzümü yara ediyordu da ondan. Uzun hikaye bunlar.
Siz ne için aramıştınız?

-Efendim, siz Boyner Mağazaları eski müşterimizsiniz, size “müşteri kartı” göndermek istiyoruz, adres güncellemesi yapmamız gerekiyor.
Şu kadar indirim-mindirim, vs….

Hanım efendi, size kısaca bir şey söyleyeyim de boşuna yorulmuş olmayın, ayağınızı da ayağımın üstümden çekin olur mu?

-Buyurun söyleyin efendim.

Boyner Mağazaları bir zamanlardı; evet, iyi marka biliyorum ama şimdi o bir zamanlar tarih oldu. İki çocuğumuz Üniversitede okuyorlar ve ben artık bit pazarından giyiniyorum. Almancı eskileri bulsam onları da giyerim.
Geçim için dizini-kıçını yırtmayanlar, dizi- kıçı yırtılmış kot giyebiliyor da,
biz geçim için dizi kıçı yırtarken, dizi-kıçı yırtılmış kot niçin giymeyelim!

Burası Antalya sahilleri , hiç birşey giymeden dolaşmayı da düşünüyorum da; ahlak yasası geçim yasasından keskin duruyor!
Çocuklarımızın, toplumu yöneteceklere bilinçli oy verebilmeleri için yırtık elbise giymeye değmez mi sizce?
(Eşimin karşıya yansıyan kahkahasına gülüyor görevli).

Yani anlayacağınız, özel sektör (bankalar, mağazalar, adidas, Tcell malum hep “mahalle –pardon, kurumsal cazibe-baskısı” kuruyorlar ayağıma, cebime-üzerime; bil umum fizyolojime ve psikolojime…
Her neyse. beni öpmek isteyen isteyene… biliyorlar ağızlarının tadını kitapsızlar.

Özlü söz:
Ticaret odalarındaki müşteri sicilleri parlak olanlar, öpülmeye müsaittir.

-Teşekkür ederim,
-Hoşçakalın.

8.6.10

Öznesiyle örtüşmeyen ana fikir (Türkçe Olimpiyatları)

120 ülkeden 750 davetli çocuğun buluşturulduğu (bence sadece) müzikal bir topluluk.

Bu yıl 8.si düzenlenmiş. Türkçe şarkı ezberleyip söyleyen çocuklar, o sevimli yüzlerinin duruluğunu her renkten yansıtıyorlar etrafına..

Bu kapsamda hoş bir organizasyon gibi görülüyor.

Konuya organizasyon başarısı ve çocukların dünyası açısından bakıldığında, insan imreniyor, duygulanıyor, aynı zamanda eğleniyor da…

Organizatörler ve manzaranın ortasına kendini atan Ak Parti ve dini cemaat kurmaylarının bildiğimiz dünyalarına bakıldığında, o kocaman çelişkiyi yutmak imkansızlaşıyor!.

Kökeni İslam milliyetçiliği ve politik kariyerlerinde Liberal Dünya görüşünün Nurcu Cemaat izlerini taşıyan organizatörler, Yurt dışındaki Fetullah Okullarının gölgesiyle sınırlı bir Türkçe Olimpiyat gösterileri….

Davet ettikleri (çoğunluğu Orta Asya ve İslam ülkesi olan) 120 ülkenin profiline bakılınca o çocukların temel ihtiyaç ve haklarıyla Ümmetçilik  Yeni Dünya Düzeninin neresi örtüşecekse ?

Programın adını oldukça büyük sloganla süslemiş olmaları, hangi evrensel idealin davetine kucak açacaksa?

YENİ BİR DÜNYA sloganı ve müziğin ritmik mesajı, tek başına insanın müzik kulağını okşamaya yetiyor doğrusu. Bu müziğin bestecisinin ortada görülmüyor olması aklıma takılan sorulardan diğeri…

Sonunda, Fransız Burjuva Devriminin dünyaya hediye ettiği barış kardeşlik, huzur… gibi dolgusu olmayan sözcükler, animasyonik büyüsüyle biryerlere eklemlenmiş. Alt tarafı Orta Doğu patentli eski dünya projesi...

Açıkçası, “yeni bir dünya” mesajının fikir babasının Erbakan Hoca, bu fikrin içeriğini dolduranın da Fetullah hoca zihniyeti olduğu anlaşılıyor.

Programın bitiş kısmındaki bu müziğin sözleri nasıl bir yeni dünya kastettiklerini özetliyor.

Gördüm o “nurlu” geleceği rüyamda bir gece. “Işıklar” yağıyordu, her yer sessizce, ahenkle işleyen saat gibiydi, bir gün silinip gitmişti karanlık geceler.. Her taraf gökler gibi pırıl pırıl, Yeni bir dünya kuruyorlardı. Ne cihanlar yüzlerinde gariplikleri, anladım ki bunlar “kutsiler” gibi. “Şükranla” güzeller vardı kol kola, sonra bir bir ulaştı herkes bu yola. Yeni bir dünya kuruyorlardı Her taraf gökler gibi pırıl pırıl, Yeni bir dünya kuruyorlardı. Hep birlikte yeni bir dünya kuruyoruz, sevgi dili Türkçe ile buluşuyoruz.

Yeni Bir Dünya'nın içeriği bu kadarcık!

Evet, slogan oldukça güncel ve aynı zamanda acil bir ihtiyacı çağrıştırıyor:
Yeni Bir Dünya

Ama hangi Yeni Bir Dünya?
1500 yıl öncesinden kalan "yeni" bir dünya? İnanmayanların ve farklı inançların içinde olmayacağı bir dünya?
Servet, tarikat ve cemaatlerin, insanların maddi temel gereksinimlerini hiçe saydığı (ya da hiç saymadığı) bir dünya ?
 Çocuk ölüm oranlarının ve ulusal servet dağılımının  fiyasko olduğu ortadoğu rejimi izlerinin bulunduğu yeni bir dünya?
Çocuğun, özellikle kız çocukların adının olmadığı yeni bir dünya? Servetine servet eklemek için (çocuk emeğinin sömürüsü dahil) her yolun mübah sayıldığı Arap çöllerinde kalmış köhne bir dünya?

Evet, İhtiyaç sahipleri için Hangi ve nasıl “Yeni Bir Dünya”? İyiye alamet değil ama sabah ola hayrola.