24.6.10

Dans et benimle-müzikal-yorum





Bu şarkının İngilizceden Türkçe’ye çevrilmiş halini bulduğumda şiire benzer yanını göremedim. Birkaç yerini kırpıp bükerek, “şiir diline” çevirmeye çalıştım.


Dans et benimle

güzelliğinin şerefine kızıl bir keman eşliğinde dans et benimle
paniklercesine dans et benimle kendime gelene kadar
beni zeytinyağı gibi kaldır ve benim ev güvercinim ol
benimle aşkına uzansın dansın.


ah tanıklar gittiğinde güzelliğini göster bana
babylonda yaptıkları gibi dans ettiğini hissettir
tüm sınırlarını bildiğim kadar yavaşça göster bana
benimle aşkına uzansın dansın.

düğünde dans et benimle dans et
nazikçe dans et benimle ve uzunca
ikimiz de aşkımızın bazen altındayız bazen de üstünde
benimle aşkına uzansın dansın.

dünyaya gelmek isteyen çocuklar için dans et
perdelere doğru dans et benimle öpücüklerimiz eskisin
sığınak çadırı dik şimdi tüm ipler iğneli olmasına rağmen
benimle aşkına uzansın dansın.

güzelliğinin şerefine kızıl bir keman eşliğinde dans et benimle
paniklercesine dans et benimle kendime gelene kadar

benimle aşkına uzansın dansın.

Leonard cohen


Müziği tartışılmaz kaliteli. Her sanatçının bir de hayata bakış vizyonu vardır.
Kimi para kazanmanın dışında her şeye boş bakar; kimi, ünlenmenin kolaycılığını sonuna kadar yaşamayı önceler;
kimi sanatıyle güzel duygular yaşatmaya çalışırken, politik duruşuyla insan hayatının temel güvencesiyle de ilgilenir, kendi hayatını ve sanatını riske atmayı göze alır….

L. Cohen ise,
Aşk, seks, din, psikolojik depresyon ve müziğin kendisi Cohen’in eserlerinde en çok görülen temalardır. Diğer temalar kadar olmasa da şarkılarında politikaya da rastlanır. Aşk ve cinsellik popüler müziğin ortak konusu olmasına rağmen sanatçının romancı ve şair altyapısı sayesinde Cohen’in işlerinde bu temalar daha karanlık ve derin bir hal alır/Wikipedi.

Hayat serüveninde “her dala sığan adam” profili seziliyor.
1960-70’lerin (modaya uygun) romantik şair ve müzisyeni. Bol para kazandığı zamanlarda rahip olma heveslisi (işi düzgün Musevi). Problemli alacaklarını toplarken mafyavari (bu dedikodu imiş).
Depresyon ve para sıkıntısı çektiği zamanlarda isyankar “Musevi solculuk” (Tower of song şarkısıyla popüler). Artık yaşlanıyor ve vijdanı dünyalığın üstüne ağır basmaya başladığında dünya turu ve yeni bir

19.6.10

BAHAR MOTİVESİNDEN TEMBELLİK HAKKINA

Bilgisayar, tüm marifetleriyle dolu zamanlarımızın bir başka dünyası.
Evli olsanız da, kendinize özel uğraşların harcadığı zaman kaçınılmaz. Hani, susamadan suyun, acıkmadan yemeğin, özlemeden sevgilinin ne anlamı ve tadı olacak ki. Her üç öğenin de doyum noktasından ötesi tekrar acıkmaya (devridaime) götürür ve aynı evin farklı odalarında sürdürülen ayrı dünyaların içinde yaşatır insanı…

İşimden ve Eş’imden artan zamanlarımın bir kısmında pencere kenarındaki kültür dolabımın orta yerindeki bilgisayar karşısındayım. Penceremden giren, bahçedeki kolonya ve adını bilmediğim diğer çiçeklerin kokusu, baharın doğum sonrası bıraktığı çiçek sütü gibi, içimi coşkuyla dolduruyor her akşam. Okuyor, yazıyor, tıngırdatıyor, hangi sıvı konulursa masama içiyorum.
Otellerin turizm açılış şenliklerindeki havai fişeklerin cümbüşü arada bir nakarat tutuyor kulağımın, gözlerimin ve ruhumun ritmine.

Bir Baharı böyle atlatarak, yaz sıcaklığının gönül sıcaklığına terfi etmesinin izdüşümleri yansıyor her yanıma.
Bahara şiirler şarkılar adarken, zamanın takvim yapraklarından ibaret olmadığı belli olmuştu. Ardından sıcaklar yerin çekim gücüne eklenerek bastırmaya başlayınca, deniz ile en küçük bir meltemin tadı bir başka özel geliyor ruhuma.
Öyle sıcak ki, toprağın yüzeyiyle sıfır mesafesinde durmuyor kişisine göre. Böyle giderse, hasta ve yaşlılar için, toprağın mezar versiyonu alınan yola dahil olabilir!

Baharın nemalarına çarpan kalp ile, yazın çılgın sıcağına çarpan kalp arasındaki farkı “doğrusal zıtlık” olarak açıklayabiliriz. Farklı mevsime çarpan kalplerin atış frekansı, aşk-sevda kriziyle, kalp-ölüm krizi arasındaki fark gibi adeta.

Yaz sıcağı, bu iki olgunun dışında, insana “ideolojik tembellik hakkının” sonuna kadar kullanılması düşüncesini dayatıyor.
Tembellik hakkı, Baharın depoladığı enerjiyi sindirme eylemi olarak beliriyor ister istemez.
Deniz bir başka kaçış alanı mevsimin anlam ve önemine koşut. Uzanıyorsunuz denizin yüzeyine paralel. Gökyzünün mavi beyaz renkleri arasında kendinize buluttan bir arsa seçiyorsunuz; ya da sevgilinizi çıkarıp yüzdüreceğiniz sonsuz bir mekan. Yıldız da asılabiliyor bazen gözlerimizin odak noktasına. Yüzerek kenardan sızan bir söğüt yaprağı ilişiyor bedeninizin herhangibir yerine. Havva Ana’nın bikinisi olabilir mi? Diye bir hınzırlık kaplıyor içinizi.

Tembelliği nasıl da özlemişiz!

"Tembel hakları evrensel beyanname¬sini" okudum. Yan gelip yatmanın en te¬mel insan haklarından olduğunu, hiç kimsenin isteği dışında çalışmaya zorlanamayacağını öğrendim.
Ütopyalar insanlara daha az çalışma, daha çok boş zaman vaad ediyorlardı.
O halde hedef buydu: Tembellikten arta kalan boş zamanları çalışmaya ayır¬mak, "Niye hiç çalışmıyorsun?" sorularını da "Hiç boş vaktim olmuyor ki" diye ya¬nıtlamak...
Doğrusu bahar, bu tedavi sürecinde en etkili ilacım oldu
/ diyor Can Dündar

Tembellik hakkı, şu kapitalistlerin küçümsediği “işe yaramaz, kalitesiz, geri zekalı…” şeklinde sunduğu aşağılık durum değildir asla.
Paul Lafargeue, “Tembellik Hakkı” kitabında, burjuvazinin iktidar olmasıyla birlikte, insanlığın kendini kaptırdığı “ilerleme” çılgınlığıyla, dalgasını geçiyor(muş). Kapitalist düzeni eleştirirken, “yaşamlarının tamamını çalışarak geçiren insanların, bu çalışmalarının ne kadarı kendileri için?”, diye soruyor(muş). İçinde çalışma aşkı duyanlara lanet” okuyor(muş). “Komünüst Manifesto”dan sonra, dünya dillerine en çok çevrilen Sosyalizm klasiği” olarak tanımlanan bu kitabı en kısa zamanda okumalıyım.

Dünyanın gidişatının hızını ve dozunu çılgınların rekabeti ayarlayacağına, toplam yaşam felsefesi bileşkesine göre belirlense. Çalışma mesai saatleri yarıya indirilse. Din sektörüne ayrılan resmi ve sivil ekonomik kaynaklar bilim çalışmalarına aktarılsa. Her kişiye, Tanrı’sını ve dinini özgür iradesine dayanarak (dayatmasız) bulma fırsatı tanınsa.
İnsanların mutlu olmasına zemin oluşturacak “boş zaman” miktarı artırılsa, kimse zengin olmasa, kimse de (dolayısıyla) yoksul olmasa. Bilimin, insan hayatını kolaylaştıracak ve doğal entropiyle savaşacak kudreti tek başına rakipsiz olsa.


Böyle bir zamanda klimanın üflediği soğukluk, medikal mankenle sevişmek gibidir.
İnsanın romatizmasına dokunacak havadan, romaNtizmasına dokunacak havayı tercih ediyorum.
Yaşasın tembellik hakları.