15.10.10

Şili madencileri ve çapraz çelişkiler

el cigarrito youtobe

Darbe ve Şili Halk Ozanı
Victor Jara' nın öldürülmesi

Victor Jara, diğer şarkıcılarla birlikte Salvador Allende ve sol partilerin birleştiği bir hareket oalan Unidad Popular yararına birçok konser verir. 11 Eylül 1973'de Augusto Pinochet'nin gerçekleştirdiği darbe sırasında, Victor Jara Teknik Üniversite 'deki işi başında tutuklanır ve birçok yoldaşı gibi Estadio Chile'de (Şili stadyumu) işkence görür. Bir daha gitar çalamaması için elleri kırılır. Hatta bu korkunç işkenceler sırasında bile Jara, Unidad Popular 'ın şarkısını söylemeye çalışmaktadır Nihayetinde vahşice dövülen Jara, bir makinalı tüfekle öldürülür ve cesedi Santiago Mezarlığı yakınında bulunur. Fakat Karısı yine de onu onurlu bir şekilde defnetme imkânını bulur. Akabinde Şili'yi terk eden karısı 1994'te onuruna "Fundación Víctor Jara"'yı kurar.

Şili'deki Pravda muhabiri Vladimir Çernisev, Jara'nın son anlarını şöyle anlatıyor:

Victor Jara dudaklarında şarkıyla öldü. Onu yanından hiç ayırmadığı refakatçisiyle, gitarıyla birlikte stadyuma getirdiler. Ve şarkı söylemeye başladı. Öbür tutuklular, gardiyanların ateş açma tehdidine rağmen melodiye eşlik etmeye başladılar. Sonra bir subayın emri ile askerler Victor'un ellerini kırdılar. Artık gitar çalmıyordu, ama zayıf bir sesle şarkı söylemeyi sürdürdü. Bir dipçikle kafasını parçaladılar ve diğer tutuklulara ibret olsun diye ellerini kesip tribünlerin önüne astılar/
(wikipedi'den):





2010 Şili Maden kazasında kurtulan Madencilerin düşündürdükleri:

Şili madencilerinin kurtarılması her şeye rağmen mükemmel bir olaydır. Yardım eden bazı batı ülkeleri teknolojiyle reklam yarışına girmiş olsalar da...
Bu olayın bir de şov tarafının olduğunu görmeliyiz.
Hayır, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer gibi komik düşünce içinde değilim. "bizimkiler acısız rahat öldüler, biz olsak üç günde kurtarırdık" gibi alaycı uslupları kınıyorum.
Kurtarılma yöntemini çok önemsiyorum ve kendi çapında düşünüldüğünde, asırlık bir olay olduğunu ben de herkes gibi kabul ediyorum.
Ancak, böyle şovların arka kapısındaki etkilerin de görmezden gelinmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Malum şirketler imaj yaratmak için reklama bedel ödemiş olsalardı, o işçileri kurtaracak malzemenin maliyetini kat kat aşabilirdi.

Dünyadaki çeşitli ülkeden şirketlerin sağladığı malzemelerle, yer altındaki işçilere ulaşabilen 700 metrelik sondaj yapıldığı söyleniyor. Kimi kaya delen matkap, kimi fiberoptik kablo, kimi uzun süre şarjı bitmeyen cep telefonu..vs. ve Amerika’dan Nasa bu operasyonda rolü olanlar olarak arşivlere giriyor.

Madencilerin kurtulması başka, bu kurtarma aşamalarındaki şirketlerin imaj propagandaları başka açıdan değerlendirilmesi gerektiğini tekrar ediyorum.
Şirketlerin genel zararlarından söz ederken, Fritjof Capra’nın bir kitabındaki şu sözü hatırladım:

“Onlar bize pırıl pırıl parlayan tabaklar ve çamaşırlardan bahsederler, fakat pırıl pırıl nehir ve göllerin bir bir elden çıktığını söylemeyi unuturlar nedense!”/Henderson

Şirketlerin kar güdüleri her zaman “önce insan” kavramını güdebilir mi!

Sosyalizmin nefesini ensesinde hisseden bazı modern şirketler, “davranışsal model” diye açıkladıkları üretim-yönetim modellerindeki sloganları “önce insan”dır.
Oysa, "önce insan" asla üretimdeki kar’ın ve yağmalanan doğal kaynakların bölüşümünde değil, üretimin en ucuz yoldan artırılması için özveri kışkırtmasından öteye gitmeyecek bir amaçtır.

Sabah G. Yazarı Süleyman Yaşarın iddiasına göre, Şili madencilerinin kurtarılması serbest pazarın başarısıdır.
Serbest pazarın başarısı buysa, aynı serbest pazarın dünyadaki bütün iş kazaları, emek gaspları ve doğa yağmaları neyin başarısıdır?
Güney Amerika ülkelerinde doğal olarak oluşan bir Amerikan emperyalizmine karşı duruşların olduğu biliniyor. Şili halkı da bunlardan biriyken, Allende ile bağımsız bir yön bulduğunda, Amerika destekli diktatör Augusto Pinochet darbesi ile Şili, global emperyalizmin kucağına oturtulmuştur.

A. B.D.’nin özel ilgisiyle, Şili ekonomisinde göze görülür düzelmeler ile, çevredeki diğer anti Amerikancı devletlerle rekabet üstünlüğü amaçlanması taktik açıdan olağan karşılanabilir. Çünkü, Brezilya, Arjantin, Küba.. gibi ülkelere gözdağı vermenin politik stratejisi önemseniyor olunmalı.

İşin bir başka yönü, Şili’nin politik kaderinin Türkiye’ye çok benzediğini görmekteyiz.

Onlar da Amerikan darbecilerinin gölgesinde yaşamaya mahkum edilmiş, biz de,

Onlarda da aydın düşmanlığıyla faşizm özdeşleşmiş, bizde de.

Onlarda da aydın kıyımıyla geniş halk kesimine gözdağı verilmiş, bizde de.

Onlarda da hıristiyan misyonerler sosyalizme kayması muhtemel halkın önüne set olarak çekilmiş, bizde de cemaatler.

Onlarda da vatansever-halksever sanatçılar acımasızca katledilmiş bizde de
…….

Birkaç örnek:

Şili’de ünlü aydın ve sanatçıların Amerika ve yerli faşistleriyle kavgalı olduğunu anlıyoruz..

Isabel Allende (*1942), en ünlü çağdaş Şili yazarı. Ruhlar evi (filme de alınmış), Fortuna'nın kızları, Sonsuz plan gibi dünya çapında yayımlanmış romanları mevcuttur. Ayrıca kendisi eski başkan Salvador Allende'nin de yeğenidir.

Roberto Bolano (1953-2003), Sürrealist şiir yayımcısı. 1973'teki askeri darbeden sonra sürgüne çıkmıştır. Bir çok edebiyat ödülü sahibidir. Barcelona'da ölmüştür.

Víctor Jara(1932-1973), politik şarkıcı. Nueva canción (yeni şarkı) akımının ve tüm Güney Amerika'daki devrimci sanatçı hareketinin en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Salvador Allende'yi desteklemiş, askeri darbe sırasında işkence görerek öldürülmüştür.

Pablo Neruda (1904-1973), Dünyaca ünlü şair, yazar ve 1971 Nobel ödül sahibi. Çok sayıda sosyal ve politik şiir yayınlamış ve Salvador Allende döneminde Fransa Büyükelçiliği görevinde bulunmuştur. Askeri darbeden kısa süre sonra kanserden ölmüştür.

Tom Araya (1961- ) , Dünyaca ünlü thrash metal grubu Slayer'ın kurulduğu 1981 yılından beri vokalistiğini ve bas gitaristliğini yapmaktadır.

Gabriela Mistral (1889-1957), şair ve 1945 Nobel edebiyat ödülü sahibi. Sevgilisi Romelio Ureta intihar ettikten sonra şiirlerinde aşk, ölüm ve umut temalarını işlemiştir. Daha sonra Şili için diplomatik alanda çalışmıştır.

Inti Illimani, Quilapayún, Illapu gibi müzik grupları "Nueva Canción Chilena" (Şili yeni şarkısı) akımını dünyaca ünlü hale getirmişlerdir. Bu gruplar askeri darbe yüzünden yıllarca yurt dışında mülteci olarak bulunmuşlardır.

Violeta Parra (1917-1967) "Nueva Canción Chilena" akımının kurucusudur. Şarkıcı fakirlik içinde büyümüş ve çok erken yaşlarda kendi folk müziklerini bestelemiş, 50'li yıllarda geleneksel şarkıları toplamış ve derlemiştir. Kendi eserleri, güçlü politik karaktere sahiptir. Müziğin yanında şiir yazmış, resim ve heykel yapmıştır. Bir çok Şilili ve uluslararası sanatçı şarkılarını seslendirmiştir. En tanıdık şarkısı Gracias a la vida 'dır.

Mercedes Sosa - Gracias a La Vida -YouTobe

Antonio Skármeta (1940), yazar ve Salvador Allende taraftarı. 1973 darbesinden sonra ülkeyi terketmiştir. Diktatörle ilgili çok sayıda roman ve hikâye yazmıştır. 2000 ile 2003 yılları arasında, daha önce sürgünde bulunduğu Berlin'de konsolosluk görevinde bulunmuştur.

Roberto Matta (1911-2002), 20. yüzyılın büyük sürrealist ressamı. Aynı zamanda Salvador Dalí ve Federico Garcia Lorca'nın arkadaşıdır.
 Wikipedi’den:

17.9.10

dene-n-me yazısı

TDK:
rencide :
İncinmiş, kalbi kırılmış.

Neden, kim kırmış?

Ne bileyim, şu anda hiçbir şey sorma.

İnci gibi kalbimden beynime giden hat kopmuş, haberleşeme parazit olmuş!
 Gel-gitlerdeyim şu an…. “Git-gel” değil, “gel-git” anladın mı? Çok zıt.
 Kim bilir, kurulmuş bir sarkaçtır belki de gidip-gelmeler…
Paça altından tırmanan buğday başağının aynı yerden çıkarılması mümkün mü?
Git-geller de öyle. Gidip dönmelerin engelleri yüksek olur.

 Büyük incinişlerde yüksek engeller! Yani şu an. Gel-git.

Hani var ya? 
Ne kadar yükseğe kaldırılırsanız, yere doğru atıldığınızda o kadar incinirsiniz. Fizik yasasının, ruh yasasına katkısı.…


Ne olur, çok sorma ve incinişe aitlerimden parça koparma!

Cevap veremem şu anda ve dahi şu anda….
Yani hiçbir anda ve hiçbir zamanda...


 Çok sevilmeyeceksin, çok yüksekten bırakılırsan bir gün, incinirsin diye uyarmıştı deli şair. 
O'nun hissedemeyişi kızgınlığındandır, yüksekten usulca, yere doğru gidişinizin sıcaklığını . Ama kayacaksınız, incineceksiniz, belki de kırılacak...

Bir milim yol almışsanız bile, bir ağırlığınız vardır ivme yasasına göre... O’nun yüreğinden yer çekimine doğru istikamettesiniz artık. Tutamazsınız o kımıldanışın ağırlığını, zaptedemezsiniz, atmosfere itildiniz. Yer kucak açtı size. Her dönüşü olmayan gidişlerde kucak açması gibi.
İlla ki yere çakılmalı bir kez insan. Ne kadar ağırsanız O'nun gönlünde, o kadar hızlı çakılırsınız yere.
İncinmelisiniz sonuçta cansınız. Sizin taşıdığınız O'nun canı.
Çok sevmeye devam edeceksiniz, zararı yok, çekim yasası, yer-toprak doğası sevginize onarılma hakkı tanımıştır, kullanır kullanımaz O bilir. Ama bu hak size açılan bir kapıdır.
 Her yanınız et ve kemik parçasından ibaret olsa, birkaç pansumanla birkaç zaman üstesinden gelebilirsiniz incinişlerin. 
Gelgör ki, incinişler başka türlü kanar!




Çok incindim!
En iddialı,
en sağlam,
en tavizsiz,
en emek verdiğiniz,

biraz ansızın gibi,
öyle olmasa da, seyrinizin rotası belliyken doğrultunuzun, bükülme hali ve en sev-il-diğiniz tarafından!!!

Yok canım, çok yükseğe çık-artıl-mayın demiyorum, incinişe karşı hazır bir refleksiniz olsun, yani paraşütünüz….
Türk Dil Kurumuna bıyık altından (o da yok burnumda ama olsun, öyle say) bir gülümseme fırlatabilirim belki şu yoklukta. “rencide” . adeta ince-hassas bir akort gibi geldi bu pozisyona bu sözcük, rencide.
TDK nedenler niçinler üzerinde durmuyormuş duyduğuma göre.
Durmazsa durmasın!
Umrumdaydı sanki!
Şu anda, yani şu anda umrumda rencideden başka kontenjan kalmamış ki. Sınavsız sorgusuz, tek başına…

En iddialı saydığınız “kişilik-kimlik omurganızın” ortasına ardı ardına tekme yediğiniz oldu mu hiç? En iddialı, yani en sağlam, yani en tavizsiz, yani en emek verdiğiniz,
yani biraz ansızın gibi, öyle olmasa da, seyrinizin rotası belliyken doğrultunuzun, bükülme hali ve en sev-il-diğiniz tarafından!!!
Yok canım, çok yükseğe çık-artıl-mayın demiyorum, rencideye karşı hazır bir refleksiniz olsun diyorum, yani paraşüt gibi bir şey….