2.7.18

tecavüz sapıklığı ve ceza kavramı


Doğduğum yörede Çerkezler gelişmiş kültürü diğerlerinden daha duyarlı/yatkın yaşarlar. Rahmetli Babamın, işi gereği onlarla sık muhabbetleri olurdu. Çocukluğumda duyduğum şu söz onlara aittir:
"Türkler çocuğun eline cam bardağı verirler, çocuk bardağı kırınca da onu döverler".

Kaçırılan, tecavüz edilen ve öldürülen kız çocuğu tüm toplumun değilse de, politikacıların ortadan ikiye böldüğü bir parçanın yüreğini parçaladı. Sosyal medyadaki lanetlemeli tepkilerden anlıyoruz. Diğer parçanın bu konuda ne düşündüğü, hatta düşünüp-düşünmediği merak konusu?


Böyle bir çetrefilli/çok yönlü bir olayın köküne inildiğinde, toplum olarak benimsediğimiz, hatta karşıtlarıyla yarıştırdığımız kültür mayasının çıkacağını bilirler. Şu anda onlar mahcup, utangaç ve hatta bir ihtimal üzgündürler. Ama dışa vuramazlar. Çürük meyveyi misafire ikram eden ev sahibi gibidirler.

Bütün suç tek başına o sapık caninin sırtına yüklenmiş, "onu idam edersek bu cinayetler önlenir" gibi düşünüyor olabilirler. Gerilmiş tepkilerin gazını alalım, gerisi kaldığı yerden devam etsin modundalalar....

Oysa, bireyin işlediği bir suçu tanımlamak için bir çizgiden yürümek vicdana/adalete götürmez bizi. Birey üzerinde toplumun, kurumların ve seçilmiş olan yönetim ve kültürün payları da vardır. Yani birey %50 oranında kendi iradesiyle toplum içinde davranış normunu yönetiyorsa, geriye kalanını da içinde bulunduğu çevre yönetiyor.
Dolayısıyla, bireyin işlediği suça idam cezası vermek, bireyin dışındaki sorumlulukları görmezden gelmek demektir. Kaldı ki, yaşam kalitesi bakımından bizim gibi 3.4. sınıf toplumlarda idamın suçu önleyecek tek yöntem olarak benimsenmesi de normal sayılır. Bunun tercümesi başka anlamda şudur:
vahşi doğa kanununda en geçerli kontrol yöntemi KORKUTMAK ve korku salmaktır. Bunu anladığımız gün sınıf değiştirmemiz bu kadar zor olmaz.