12.7.19

NAFAKA KONUSU BİR SÖMÜRÜ OLAYIDIR. ASIL OLAN EMEK-DEĞER KAVGASI.



Bu aralarda Kızımızın “Türkiyede ve Dünyada Kadın İstihdamı” konulu Yüksek Lisans Tez çalışmasına katkı yaparken, güncel bir konu karşımıza çıkınca, ilgi alanımız bu yana savruluverdi.

Adalet Bakanlığı bünyesindeki Uzlaştırma görevim nedeniyle, karı-koca kavgalarının sanık-mağdur çekişmelerinde nafaka konusu dahil, arz ve talepleri yasalar çerçevesinde düzene koymak işimin bir parçası sayılır.

Bu dikkat ve ilgi ile, aşağıda irdeleyeceğim bu konuyu da tez dosyasına eklemeyi düşünüyoruz.

***
MHP K. Maraş milletvekili nafaka konusunda yasa teklifi hazırlamış. Yasanın mesajı, "ömür boyu nafaka, erkekleri mağdur ediyor".
Kendi ifadesiyle hem günümüzde yaşanan örneklere bakıyor, hem de “İslam Hukuku"na baktığını söylüyor. “İslam Hukukunda nafaka ömür boyu olmaz" fikrine varıyor. 
"Günümüze bakalım ama, İslam hukuku ne alaka!" diyesi geliyor insanın. Nisa'lı İslam Hukukuna göre, kadınların oyu bile erkelere eşit değilken...

Öncelikle mevcut yasa ne diyor?
"Nafaka şartlarını düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesine göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”

Elimizdeki yasa bu. İlk bakışta kadını koruyor gibi görünse de, aslında kadını korumaktan çok, kadını hileli ve aslak davranışa yönelttiği, birçok örnekten anlaşılabilir.

Örnekler:
* Bir kadın eski eşinden ayrılınca nafakaya bağlanmış ve adrından başkasıyla nışanlanmış. Aradan 4 yıl geçince, nişanlısıyla birlikte mahkemeye giderek nafaka artırma davası açmış. Duruşmada "sayın hakim, eski eşimden aldığım nafakanın azlığı yüzünden para biriktiremedim, nişanlımla evlenmem bu yüzden gecikti... mağdurum".
Bu durum eski eşin "ağzına sıçmak" değil de nedir!

* Bir işçi, aylarca çift mesai çalışarak epeyce para biriktirir. Bir otomobil, bir kışlık ev bir de yazlık alır. Bu koşullarda çalışınca, evini ve eşini de ihmal etmekten kurtulamaz. Kadın evlilikte bir şeylerin eksik gittiğinin farkındadır. O da işi oluruna bırakarak sık sık alışverişe gider, geç saatlerde evine döner. Çok gezen pabuç ayağında (pardon ardında) bir zampara getirir. Bu arada işkolik olan kocası, fazla mesai yorgunluğuna yenik düşer, bir gün iş kazasından ölür.
Aradan altı ay geçince kadın zamparasıyla evlenir. Eski kocasının fazla mesai paralarıyla aldığı yazlık balkonunda yeni eşiyle oturup manzarayı izlerken, adam etrafını ve evin yapısını inceler, "tüh gahbenin olu, madem yazlık alacaktın da tribleks olaydı ya!"
Bu durum "ölünün ruhuna tecavüz" değil de nedir!

*Karı-koca bir nedenden ayrılır, adam kadına nafaka öder. Taraflar bir süre sonra birbirlerini unutur, kimin nerde, hangi ülkede yaşadığı bile bilinmez. Ama kadın, aradan 30 yıl geçmesine rağmen, nafaka almaya devam etmektedir.
Bu durumda kadın bir iş bulup çalışmayı "enayilik" saymaz da ne sayar!

Nafakanın kesilmesinin 2 şartından birisi, nafakayı alanın yeniden evlenmiş olması ve bu evliliği eski eşin kanıtlamış olması. Ayrıca, eski eşin evlenip-evlenmediğini araştırmak özel yaşamı ihlal suçu oluşturuyor, o başka! Diğeri ise bir işe girip sigortalı olarak çalışıyor olmasıdır. Neden çalışsın ki?

Bu 2 şartın gizlenmesi için koşullar o kadar uygundur ki, ömründe 3 günlük iş hayatı olmayan kadınların, ömür boyu bir başkasını sömürerek geçimini sağlaması ne kadar aşağılık bir eylem değil mi!

Bu örneklerin yanında, Türkiye’de kadın erkek eşitliği, (genel olarak) kadın hakları ve iş yerlerindeki kadın istihdamı da rezil bir durumdadır.
Kadın İstihdamı konusunda hazırladığımız 30 sayfalık tez konusu araştırmasından anladık ki yasalar o kadar eksik olmasa da uygulamada, mesela oy vermede erkeğe eşit sayılan kadın hayatın ortaklaşa alanlarında istatistik rakamlarına göre ilkel kabile toplumlarını andırıyor.

"Dünya Ekonomik Forumu’nun 2017 yılında yayımladığı rapora göre, Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinde 144 ülke arasında 131. sırada yer alıyor." Yani, bizden kötü 13 ülke daha var, çoğu İslam ülkesi.

ÖNERİ: Çalışan bir erkek eşini çalıştırmıyorsa, o erkeğin ücretinden eşi için kocasından kesline ek olarak sigorta pirimi kesilmeli. Yani o adam 2 kişilik prim ödemeli ki 25 yıl sonra her ikisi de birbirinden bağımsız emekli olabilmeli. 25 yıl dolmadan eşler ayrılmışsa, evli kaldığı sürede ödenen prim kadının kazanılmış hakkı olmalı. Prim barajını geçmişse, isterse o primden emekliliğini istemeli, isterse yeniden başkasıyla evlendiğinde eksik kalan primlerini yeni eşi ödemeye devam etmeli. Eski eş ile bağı tamamen kopmalı. 
Kadın onuru bir erkeğin emeğini sömürmeye fırsat tanımamalı ki ne eşler arası kavga, ne de ayrılmaları durumunda bağımlılık söz konusu olsun.

*Sömürmeyi ve sömürülmeyi reddederek (çalışma ve güvenlik) temel hakları için mücadele eden kadınlara selam olsun*