28.7.17

uygarlığın iki yüzü


otantik okumalar

Kent uygarlığında su bardağı ile yemek tabağı ya camdan, ya da porselenden yapılmış.

Yer, ya betondan ya da kaygan fayanstan....

Bu hayatta ilgi alanı binbir çeşit. Zaman su gibi akıp gidiyor; uygarlık, saatin djital göstergelerinde saniyleri hesaplıyor. Gerçeklerin gizlendiği detaylara bir türlü yetişemiyorsunuz. Aceleniz hep var. Son lokmayı yutmadan sofradan (pardon masadan) kalktınız ve telaştan ayağınız kaydı; bardak-tabak elinizden sert fayansların (tuzağına) düştü. Cam bardak -mı tabak mı neyse- parçaları her bir yana yana fırladı. İçinden sıvışan su yerin kayganlığını iyice kışkırttı. Islak yerde cambaz gibi yürüyebilseniz de, beyniniz normalden daha fazla enerji yakacaktır. Düpedüz stres nedeni!.. Hain cam parçalarını bir yıl boyunca toplasanız bitmez. Hatta velakin topladığınız parçacıkları tartsanız ilk halinden ağır geleceğini düşünürsünüz. O kadar yani! Kızdığınızdan böyledir bu.

Öyle ki, insan "kızınca kıyamet" koparabiliyor değer yargılarında.

içmelikler

***

Taşra kültüründe su tası ile yemek tabağı bakırdan yapılı. Dışı vayvaylı olsa da içi kalaylı. Yer, toprak ve çimen.

Varsayalım ki tas/tabak elinizden düştü. Hatta velakin içinde su vardı. Su yeri ıslattı, ince tozları hapsetti.  Ya da yerdeki çimenler kaptı. Körün aradığı bir göz... Boşa giden bir şey yok. Stres/kızmaca yok. Yenisi sudan ucuz. O kadar yani.

***
Aaahh ahhh! Kitap, "fayans ile cam"a bu kadar yakın olacağına,

(özünden doğan ağaç gibi) bakır tas'a, tahta fıçıya bu kadar yakın olsaydı,

hayat daha otantik olmaz mıydı? Herkes kime ne için oy verdiğini bilmez miydi? Hayat bayram olmaz mıydı.......

Karşıdan bakınca, "çağdaş uygarlığınız batsın" diyesi geliyor insanın!