1.8.07

BİR TAVLA OYUNUNDAN İZLENİMLER



backgammon














Son birkaç aydır, neverland kardeşimizin davetiyle,Yahoo’da tavla oyununa alıştı(rıldı)m.

Zaman katili olmak gibi bir boşluğun dışavurumu devrini atlatmış olsak da,
ilk davetin izinde daha sıcak bir sohbet,
espri refleksinin oyun kuralı ve şansına sindiği yansımaları
ve her şeyden önce,
yakın menzil dostluğunun pekişmesi gibi bir şey…
Belki de bir çeşit "kadife kırbaçlı" sabır ve sinir testi:)

Her zar atılışında hangi pulu nereye,

hangi karşı hamle olasılığını nasıl gözlemleyerek koyma kararını vermek,

“matematik mantığını” ve belki de psikoloji matematiğini (ben uydurdum) “konuşturmanın” arenası…

Rakib(en)in psikolojisini sarsarak, civatalarını gevşetme esprisinin buluştuğu o sihirli zar var ya; ya da O’nun aynı depremi sizde yaşatması..? İnsanın fiziğine dokunmuyor ama, kimyasının HP’sini(yüksek performans) değiştirdiği durumlar düşman başına.

Satranç kadar kapsamlı derinliğe sahip değilse de, toplumun her kültür kademesine hitabetmiş olması açısından yaygın bir oyun türüdür. Futbol gibi, uluslar arası ortak bir buluşma dili haline gelmiş sanal alemde.

Oyun mu?

Neverland’ı bir kez dahi yenememiş olmanın gurur ve şuuru (nerden çıktı gurur ve şuur) burukluğu ve hırsıyla, dünyaya meydan okumaya başladım. Önüme geleni devirip geçiyorum. Ama, aması bu yazının asıl ana fikri oldu:

Hadi neverland’a yenilmek bir “şeref” addedilsin (kişisine göre değişir).

USA’lısıyla, Portekizlisiyle, Makedonyalısıyla, Ispanyoullusu’yla (“yollusu” değil, yanlış anlaşılmasın). İngilterelisiyle,…vs. match yapmış bulunmaktayım. Match demişken aklıma geldi, öyle ahım şahım bir İngilizcem de yok. Ama, pek de fena olmadığımı söyleyen oldu. Tabi ki, sıkıştığım yerde hazır sözlük varken, rahmetli Babam da bir şeyler diyebilirdi. Ama bendeniz, bir şeylerden fazlasını demiş olmanın rahatlığıyla hava atmaktayım şu turizm cenneti dedikleri Alanya’da:)

Ne diyorduk,

Oyun puan usulü, tekli ve katlamalı olarak oynanmakta.

Oyunda beklenmedik (sürpriz) zardan başka davranışlar dikkatimi çekiyor. O da hile, sanal hile. Oyun ayarlarında yapılan bazı hilelerle, sizi tuzağa düşürüp, kazandığınız puanları kendine yazdırıyor, ya da kaybedeceği kesinleştiği an, oyunu kapatıp kaçtığı oluyor.

Buradaki hileleri daha çok hangi ulusların, ya da hangi sistemlerin ürünü olan oyuncuların yaptığını küçücük bir hafıza istatistiğiyle tespit ettim.

USA’lılar hilede 1. sırada, İngilizler 2. sırada. Bu kategori içerisinde kadınlar daha çok hile yapmaktadırlar. Duygusal sarmaldan öte, Liberal teslimiyetin ürünü olsa gerek.

Bir Makedonyalı var ki, zengin bir ülkede koca aramaktadır (sohbetlerden çıkardığım izlenimden).

İran’lı bir bayan ile oynarken sordum:

-Şu anda İran’da mı yaşıyorsun? Hayır, Dubai’de. (hı anlamıştım, iranda olamaz) Dubai’de elektrik mühendisiymiş.

-İran da (bizdeki gibi) türban sorunu var mı?

-Sadece yöneticilerin sorunu var. (bu da bizdekinin ters versiyonu)

Siz İran’da yaşasanız, bu tavlayı oynayabilir misiniz?

Oyunu kapattı ve kaçtı.

Başka bir İranlı (neden irana taktın deseniz, isimlerden İranlı olduğunu anlıyorum, hemşeri ayağından sohbet etmek istiyorum, USAlı ve Biritanyalıdan daha sıcak geliyor da ondan).

O bayan da Ispanya da yaşadığını söyledi. (buna da içimden Hıı dedim.).

Sonuç olarak, Kuzey dahil doğu insanları, bu psikolojik (sanal) çıkar ortamında bile, karşısındakine daha ,çtenlikli (dürüst) davranmaktalar; batı insanlarının ise, doğduğu günden itibaren kişisel çıkarın hırsıyla yetiştirildiği bir yaşam biçiminin ürünü olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Bunlar güven vermiyor.

Ha unutmadan, google'e "tavla resimleri" yazıyorum (yazıya eklemek için), "kız tavlama" diye başlıklar çıkıyor. Birine "tıklıyorum, şu yandaki resimler geliyor karşıma:


Akıl yerine beden gösterisi!... bu da DOĞU toplumları özelliğimi yoksa?

Öyleyse ne doğu, ne de batı.....

Necip Fazıl ne demiş: batı batı diye diye BATTIK!

Bendeniz de diyor ki:
Doğu doğu dedik, biz doğarken öldük! (ben mi dedim bunu? Yok, Orhan Gencebay demişti)

Üçüncü yön, doğru PARADİGMA imiş.