24.1.07

MİLLİYETÇİLİK

Milliyetçilik:"Kendi ulusuna bağlılığının uluslararası ilkelere bağlılıktan ya da bireysel çıkarlardan daha önemli olduğunu ileri süren görüş"
ve
"kendi milletini sevmek" diye özetlenebilirse, bu sözcüğün üzerinde felsefe yapmaya değer ve kelimenin önündeki yaldızlı perdenin ardındakileri de görmek, yaldızlı perdenin "önyargıya çanak tutmasını engelleyebilir.

Öncelikle, karargahı dışarda olan emperyalizmin sivri dişlerine karşı ilk dikilecek tavır, MİLLİYETÇİLİKtir.
(Geleneksel (doğmatik) milliyetçilikte bunun tersi olması daha olasıdır. Kör milliyetçiliği emperyalizmin avlama olanağı daha yüksektir. Örnekleri de yaşanmıştır bu durumun.)

Miliyetçilik ancak oraya kadar. Çünkü, insanlar artık bulunduğu coğrafyalara sığmayacak kadar artma doğrultusundadır. Doğaya yayılma ve egemen olma iddiasını milliyetçilikle sürdüremez. Milliyetçiliğin buradan sonrası, sınır engellerinin yükseltilmesiyse, ki başka şey olamaz, başka ulusların iyilerinin farkında olamamak büyük kayıptır.
Bu anlamda, kendi milletimin kötüsünden, başka milletlerin iyisi benim için iyidir. Daha açıkçası, kendi milletimin insanlığa zararlı olanlarından, başka milletlerin insanlığa yararlı olanlarını yeğlerim.

Siyasal, geleneksel, liberal, yayılmacı milliyetçiliğin birbirine dönüşme olasılığı çok fazla olduğu düşünülür. Bireyi tamamen devlet karşısında yok sayar.
Oysa sosyalizmin kollektifçiliği böyle değildir. O özgürlüğü her şeyin önünde tutan " özgür bireylerin oluşturduğu bir topluluktur."

Milliyetçilik kuruntunun bataklığını besleyemeye elverişli bir anlayıştır.
Milliyetçilik, evrensel değerlerin önemini kıskanmaya, kendi içinde doğmayan üstün değerlere değer vermemeye elverişli bir anlayıştır.
Milliyetçilik, işbirliği değil, kıskançlık ve nefret üzerine kurulu rekabetin ruhunu taşır bağrında.

Bunlara rağmen, ANTİ MİLLİYETÇİLİK, kendi milletinin insanlarından nefret etme anlayışı ASLA DEĞİLDİR.
Nasıl ki göle atılan bir taş düştüğü yerden kenara doğru yayılan halkalar yapar, göl kenarına kadar halkalar büyüyerek genişler; milliyetçiliğin hareket alanı bu kadar sınırlı ve yereldir.
Bir okyanusa atılan taş için de geçerli olmaz milliyetçiliğin bakış açısı.
Dedim ya yukarıda, milliyetçiliğin doyum noktasından sonra hedef büyültülmezse, kısırlaşmaya başlar.
Hedefin büyültülmesi ise, enternasyonalizmi zorunlu kılar.
z.ö.

8.1.07

demokraside seçmen akordu

bir teori


Bir odacılık mesleğinde tahsil aranırken,
Bir şirket, çalıştıracağı insanda eğitim ararken,
Hayatın bir çok alanında eğitim zorunlu tutulurken,
Toplumu yönetecek ve yaşamsal geleceğini güvenceye alacak bir hükümetin çıkarılması neden cahil çoğunluğun kararına terk edilsin?
Neden cahillik ödüllendirilsin?
Cahillik kişinin elinde değil, sistemin çarkında yuvalanmıştır diyebilirsiniz.
Öyleyse, bu sistemin çarkına çomak sokmanın da bir ateşleyicisi olsun bu teori.

Bu kadar sıradan bir iş midir hükümet belirleme işi?
Bilgisiz-kaygısız insanların, kendine yararı olamayanların, hakkını aramayı bilmeyenlerin bu ülkeye yararı olacakları seçmede nasıl doğru karar verebilir?

Ehliyet eğitimini almamış bir insana nasıl araba kullanma yetki ve hakkını vermiyorsanız,
Eğitim düzeyine de seçme hakkını “orantılı” vermelisiniz.
Çünkü, biri bilgisizlikten dolayı kendi canı ve birkaç canı yok etme riski taşıdığı halde,
ikincisi, bir neslin geleceğini yok etme riski taşımaktadır.

Bu önerinin, temel insan haklarını zedeleyeceğini asla düşünmüyorum. Kaldı ki mevcut durum, temel toplum haklarını ve dolayısıyla insan haklarını arama mekanizması olan bilgi edinmeyi fazlasıyla ihlal etmektedir.
Ehliyetli insanların toplumu yönetmesi, ayrıca cahilliğin de ortadan kalkmasına,
toplumun her zaman daha ehliyetli insanlar tarafından yönetilmesine, kalkınmanın ve genel yararın daha hızlı kazanılmasına katkı sağlayacaktır. Oyunun oranını beğenmeyen kişi kendini bilgililer havuzuna atmak için azıcık çaba sarf edecektir.
 Bir şirket ya da kamu yöneticisi çalışanını terfi ettirmek ve daha kaliteli sonuç almak  için iş bilgisinin geliştirilmesini isteyebiliyorsa, demokrasinin asgari kültürünü edinmek için de bir müeyyidesi, kışkırtıcısı olmalıdır.

.................
Bu yazının bu sayfaya yazılış tarihi (yukarıda görüldüğü gibi):
 8/1/2007
Manken Aysun Kayacı'nın NTV'de konuştuğu tarik ve sözleri, benim yazımdan yaklaşık 1 yıl sonra:

27 Mart 2008 tarihinde NTV'de yayınlanan Haydi Gel Bizimle Ol adlı programda Kayacı, “Ben demokrasiyi de sorguluyorum vergi veriyorum niye vergisini vermeyen, çok özür dilerim herkes üstüme gelecek ama kalıp olarak söylüyorum, 'dağdaki çobanla' benim oyum eşit mesela, niye?

https://tr.wikipedia.org/wiki/Aysun_Kayac%C4%B1#:~:text=27%20Mart%202008%20tarihinde%20NTV,benim%20oyum%20e%C5%9Fit%20mesela%2C%20niye%3F

Bekir Coşkun ise "göbeğini kaşıyan adam" başlığıyla Hürriyet'te yazdığı makale tarhi:Mayıs 03, 2007 00:31 (benden 4 ay sonra yazmıştır.
https://www.hurriyet.com.tr/gobegini-kasiyan-adam-6449176

***
Görüldüğü gibi, yazılanların içeriği bire bir aynı olmasa da, benzer konuya dokunan ilk yazı bu sayfada yazılmıştır./Araştırma tarihi:16/10/2023

not:bir yıl sonra aynı konu: BURADA
tartışılıyor.