29.6.21

yine iş eş AŞK SANIĞI

Dün kitaplığımı karıştırırken, bu kitap ilşti gözüme birden. Aldım, ilk kez görüyorum ve başkası yazmış gibi, rastgele bir sayafa açıp okurken, adeta yapışıkaldım cümlelere.


Baktım ki ayakta sonunu almak beni yoracak, Avrupalı bir okur gibi plajın yolunu tuttum, baştan sona bir daha okudum. "Abooovvv" dedim son cümleyi bitirdiğimde. İçim burkuldu!
Diğer kitaplarımı okuduğumda da aynı hisleri duyarım hep.
Bu kitaba öyle bir saplanmışım ki bir yanım kızgın kumda, diğer yanım Güneşin dikine saplanan sıcaklığında, adeta altlı üstlü kızaran kadayıf tatlısı gibi buldum kendimi.
Demek ki yazarken insan (her insan mı bilemeiyorum) iradesiyle ve tüm varlığıyla, her zamanki kendi olmaktan çıkıyor, hatta cisim olup olmadığının dahi farkına varamıyor, öylece dalıp gidiyor klavye ve sözcüklerin arasında kayboluyor.
İlk kitabım olan Amele Mektebinde soylu rüyalar'da bu durum beni ameliyat masasına yatırmıştı! Ve o kitabın son öyküsüydü o sürecin anlatımı. "Kendinize iyi bakın" başlıklı öyküyü her okuduğumda gözlerim buğulanır, ağlama cimrisi olan gözlerimden birer damla yaş düşer!....