14.2.12

sevdeal

“Sev” deyince aklıma sevgili gelir
aklım sevgilinin asaletinden gelir.
leb sevgilinin “leb”inden,
 aç tavuğun düşü leblebiden gelir.

Şıpsevdinin yolu dudağın kırmızısına düşerken,
 aşkın kırmızısı dudaktan kalbe gelir.
iki gönlün birbirine akorduna aşk dersek
mızraplar esnek ise fırtınalar vız gelir
z.örer

8.2.12

algıda seçicilik farkındalıktır

duymak ve anlamak
Politik söylemlerde sık duyduğumuz bir sözcüktür “algı”. Bir konunun anafikrine odaklanmanın ölçü birimi gibi kullanılır. “Algı” ile “farkındalık” aynı anlamı içeriyor gibi bilinse de, “farkındalık”ın bir adım daha derine işaret ettiğini düşünüyorum.

İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hale getirilmesine algı denir.
 Farkındalığı ise “odaklanmak” olarak yorumlayanlar var. Ortada dolaşan yorumlardan, TDK’nun algı yorumuna daha yakınım.
.
Algı, Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak: “Bakmak için algılarımız yeter, görmek içinse salim bir kafa, ayıklık, şuur gereklidir/TDK

Tanımın asıl cümlesi algıyı belirtirken, eş cümlesi farkındalığı anlatıyor gibi.

Elinize tutuşturulan bir cismin ne olup olmadığını, eleştirel analiz sonucunda anladığınızda, bir ağırlığının dışında bir de özelliğinin olduğunu fark edersiniz.

“Algı”, fotoğrafik, “farkındalık” ise çözümleyici, yani diyalektik sürecin vardığı yer olarak düşünülmeli.

Bir olayın haber değeri, varmak istediğiniz sonca göre biçimlenir. Ya da, varmak istediğiniz sonucun üzerinde o haberin sizde uyandırdığı etkiye göre ya algınıza bir albüm malzemesi gibi girer, ya da değiştirmek istediğiniz sonucu, ona etki eden faktörler üzerinden yürümeyi amaçlarsınız.

Politikacıların mangalda kül bırakmayan “van minıt”larına baktığımızda, kimi onu sadece coşkusuyla algılar, kimi de algıladıktan sonra ne, nasıl, niçin, kim için...? gibi soruların cevabına göre amaca katkısını farkeder.

Birkaç örnek ile açalım mı? (kapatmayalım, açalım) Ehh, günah benden gitti:)

İngiltere’de bir trafik canavarı Enerji Bakanını yerken,
bizde rüşvet canavarı, suçluyu arayan  savcıları yer.

Alman savcıları, tarihinin en büyük canavarını yerken,
Bizde rüşvet canavarı, Almanya’nın canavarından beş kat daha fazla büyür.

Uludere katliamından sonra, etik değerler ve insana olan saygı yüzünden hükümetin düşmesi beklenirken, durum kapitalist yöntemlerle (sadece tazminatla) kapatılır, canavar taca atılır.

Canavarların damak tadı neden bu kadar farklı ki!

Bizim TBMM'de 251 suç dosyası dokunulmazlığa bürünmüşken, savcının güdümsüzü dokunulmazlığa bürünemez.

Yazar kovalayan güdümlü savcı ile canavar kovalayan savcılar arasındaki farkın, artıdeğer olarak kapitalist servetin çekirdeği olup-olmadığını Das Kapital’den sorabilirsiniz.


Egemen sınıf her ülkede bilgisiz ve farkındasız çoğunluğun üzerinde oturur. Fransa, İngiltere, Almanya’da da öyle, bizde de öyle.. ama onlardaki farkındalık oranı (ya da canavar) ile bizdekinin farklı olmasının kökenini soruyor muyuz?

Avrupa toplumu ile bizim yaşam biçimimizi belirleyen kültürün kökenine inmeden, “hem kel hem fodul olunabilir ancak. (Burası uzun hikaye ve aynı zamanda konuyu dağıtma olasılığından dolayı, geçelim)

(Sözde) demokrasi dünyasında,

Azınlık olan “işi düzgünler” partisine oy verirlerken “farkındalığı” temel ölçü olarak alırlar.

Halk tabakasında yaşayanların büyük çoğunluğu  ise, temel çıkarlarını iğdiş eden önlemler büyüsünden kurtulmaları için “uyartım akımına”* ihtiyaçları vardır.

İngiliz ya da Alman seçmeni ile Türk seçmeni arasındaki en büyük fark nedir?
Bir trafik suçundan dolayı ar damarına değer vermek zorunda kalmasını sağlayan güç nedir?
Din mi, ahlak mı, etik mi, idam mı, cehennem mi, işsizlik mi......?

Bizimkiler dindar nesil yetiştirmekle açığın kapatılabileceğini umuyor olabilirler. Birçok çağdaş yasayı aldığımız ve tamamını aldıktan sonra bizi aralarına kabul edeceklerini düşündüğümüz Avrupa birliği de dindar nesil sayesinde(!) malum canavarlarını ayarlayabiliyor olabilirler mi!

MÜTEVAZI:"Sözün aslı Arapça’dır ki, tevâzu sâhibi demektir." bir arkadaş böyle açıklamış.
"tevâzu"nun aslı nedir? diye sorduğunuzda tanımın tılsımı bozulacaktır.

Bir bilinmeyeni başka bir bilinmeyenle açıklama cesareti göstermeye “dindar nesil algısı” denir.
Üstteki örneklerdeki gibi karşılaştırmalı analizler iman etmeyi değil, itiraz etmeyi gerektireceği kesin.
-------------------------------------------

Hayatımın bir bölümünü dindar  biri olarak geçiren bendeniz, “dindar nesil”i ayrıca yazma gereği duyarım.

*uyartım akımı:hiç çalışmayan bir jeneratörün sargısına 10-15 volt gibi bir gerilim verildiğinde, jeneratörden 220 volt alınabilir.