14.7.20

iş eş AŞK SANIĞI öykü kitabı bir yarışmanın ödülü oldu



...................................

Kapıyı çalmadan içeri girdim. Salonda kaynanam ve kayın babam oturuyorlardı. Selam verdim, davetsiz oturdum. Belli ki eşim benden korktuğu için anne-babasını çağırmıştı. Kayın Babam dedi ki

"evladım ne acelen vardı! Bu kadar kısa zamanda bu kadar yolu çekilir mi!"

"Senin kızın annesinden aldığı terbiyeyle bana küfür etti, bu küfür beni bu kadar hızlı getirdi" dedim.

"Fesatlığı kardeşin yapmış, kızacaksan ona kız" dedi. Karşımdaki ezik halleri vicdanımı sızlattı. Eşime de hak vermek geldi içimden. Hangi kadın olsa bu olay karşısında çileden çıkar diye düşündüm. Öfkem nispeten dinmişti. Biraz daha konuştuk, ben kalktım. Uykusuz olduğum için başka odaya geçtim. Sırt üstü uzandım, tavana bakarak düşünüyordum. Bütün gecem yolda geçmişti çünkü. Az sonra kaynanam kapıyı açtı:

"Biz gidiyoruz. Ne olur kızımı dövme, O'na kızma!" dedi. Yalvaran yüz ifadesini görünce içim bir başka burkuldu. İki damlacık gözyaşımı tutamadım!

"Söz, ağzımı açmayacağım, elimi kaldırmayacağım" dedim. Kaynanam kapıyı yavaşça kapattı, gitti. Uyumuşum. Kalktığımda saat akşamın altısıydı. Telefonumun şarjı bitmişti.

Patnos çarşısına çıktım. Bir lokantada karnımı doyurdum. Telefon makineme uygun  bir şarj cihazı bulamamıştım. Servisinden akıllı bir cihaz aldım. Eve döndüm, kendimi salona tekrar kapattım. Evli olduğumu bir türlü algılayamıyordum. Kanepenin üzerinde öylece uyumuş kalmıştım.

Sabah kalktığımda eşim kapıya geldi, benden özür diledi.  Sesi titriyordu. Birden kayboldu.  Kalbimde aşka benzer, tuhaf bir ürperiş oldu. Ama, ortadaki binbir çelişki bu aşkın adresini karıştırmama neden oluyordu. Öylece kanepenin üzerine kapanarak ağladım.

Artık parçalanmış bir adamdım ben. Gün geçtikçe her parçam birbirinden uzaklaşıyordu. Ortada bir dava, davadan çok kanunsuz bir aşk vardı. Ve bu davada mantık ve akıl herkesi haklı çıkarsa da, duygularım yalnızca kendimi haklı gösteriyordu. Aklın ve duygunun barışık olacağı bir düzey var mıydı? Başka insanlarda bu olayın seyri ve hukuku nasıl işliyordu?

Eşimle vedalaşmadan, sessizce evden ayrıldım.  Telefonu açtığımda Songülen’in beni bir çok kez aradığını gördüm. Henüz evdeki eşimin üzerimde bıraktığı vicdani ağırlığı atamamışken, Songülen üzerime tekrar ek yük bindirmişti. Neylersin ki O'na dönecektim ve cevap vermeye mahkumdum. Aradım.

"Alo…" der demez,

 "seni çok merak ettim" dedi.  "Telefonun neden kapalı?" diye sordu.


...........................