28.10.23

CUMHURİYETİN 100 AKI VE 100 KARASI

1923-2023 arası
Hayırlı Cumhuriyetler".
Desek de, bu iş "demek"le değil, "emek"le olacak bir şey.
Yetmez!
Cumhuriyet bir saksıdır, içine nasıl bir çiçek koyacağınız ve o çiçeğin nasıl bir renk ve koku sunacağıdır önemli olan.
Hükümet başkanını halkın seçmesi de değildir önemli olan.
Hükmet başkanını seçecek bilgi-kültür-bilinç birikiminin ne olduğu önemlidir 21. yüzyılda.
***
100 yılda geldiğiniz nokta, başkalarının 50-70 yılda geldiği noktanın yarısına bile ulaşamamışsa, övünmek için tek nedeniniz olabilir. O da, sokakta yaşamayı, hapiste yaşamaya tercih etmenin mantığına dayanmanızdır.
Onurlu insan, kendisini bir sülalenin/soy’un yönetmesini mutlak hak olarak görmez. Sözüm ona Osman soyu, 21. Yy’dan sonra bir toplumun veya ülkenin sahibi olarak tanınmaz. Gönüllü kölelik düzeni olan Padişahlık, krallık, şeyhlik… gibi yönetimlerin uygar dünyada yeri olamaz.
Rakip Emperyalistler tarafından iğdiş edilmiş olan Osmanlı yönetiminin iktidarsızlığından medet ummak yerine, onu tarihe gömerek, yeni bir devlet kurmak her yiğidin harcı değildir. İktidarın padişah soyundan koparılıp, tüm toplumun bileşke iradesiyle yönetilmesi düzeni teorik olarak şahanedir. Yetmez, gelişim sürecinde daha ileri adımlara ihtiyaç olacağı kesindir. İleri adımlar için ise ileri görüş şarttır.
Sözüm ona, geri vitesine takarak ileri gidilmez.
Kemalist Sistem, zamanın konjonktürel gerekleri dikkate alınarak, Halkçılık ve Devrimcilik ilkesiyle, sınıfsız ve ileriye gelişmeci toplum mesajını vermiştir.
Milliyetçilik, Devletçilik ve Laiklik ilkeleriyle ise, Ümmetçiliğin direnişine karşı daha daraltılmış ve kontrol imkanı kolaylaştırılmış alternatif bir toplum/yönetim modeli olarak düşünülmüştür.
Cumhuriyetçilik, Teokratik düzenin alternatifi olarak hem simgesel, hem de diğer ilkelerin şemsiyesi konumunda bir anlayış olarak kabul görmüştür.
Kemalizmin kendine has ideolojik bir ekonomik modeli yoktur. Dünya savaşlarının iki kutbu olan ABD kapitalizmi ile Sovvet Sosyalizminin ortasında bir yerde durmayı "pragmatizm" kapsamında düşünmüş olabilirler. "Karma ekonomi" denilen, bir ayağı Sosyalizmin planlı kalkınma (devletçilik) modeli, diğer ayağı ise kapitalizmin serbest piyasa üretim modeli olarak kurulmuştur. (İzmir İktisat Kongresinde).
Bir anlamda Sosyal Demokrasi modeline yakın durduğu iddia edilen karma ekonomi, emeği sermaye karşısında tam da uçurumun kenarındayken tutma anlayışıdır.
Atatürk sonrasındaki gelişmeler tam da Feodal yönetim biçimine dönüşmüştür. Kapanın elinde kalan, emeksiz zenginleşme (yağmacılık) devri sürdürülmüştür. Politika tamamen zenginleşme aracı olarak kullanılmış, “millet sevgisi (milliyetçilik)” olarak da yutturulmuştur.
***
Yıllara göre iktidar olan siyasi parti ve görüşleri bu iddiayı doğrulamaktadır.
Ortayolcu İsmet İnönü CHP'si:14 yıl
Solcu Ecevit CHP'si.....................: 3,5 yıl
Sağcı Ecevit DSP'si.......................3,5 yıl
Sağcı Menderes DP'si........:.........:14 yıl
Sağcı Demirel vs. DYP'si.............:13 yıl
Sağcı Özal vs. AnaP.....................:10 yıl
Sağcı Tayyip vs. AKP'si...............:21 yıl
Toplam........................................:79 yıl.
***
Tabloda görüldüğü gibi,
Sol (Sosyal Demokrasi) Ecevit yönetimi sadece 3,5 yıl
Sağ partiler ülkeyi 75,5 yıl ülkeyi yönetmiştir.
***
100-79=21 yıl, solculara sosyalistlere ağır darbe vuran ve sağ partilere zemin hazırlayan ara darbe dönemleri olmuştur.
***
Atatürk’ün 6 Oklu yönetim projesi ülkeyi, Savaş dönemi olan İsmet İnönü dönemini çıktığımızda,
Solcu Ecevit dönemi olan azınlık iktidarıyla, sadece 3,5 yıl yönetmiştir. Bu dönem, tarım toplumu olmanın gereği olan dönemde Köy kent projesinden, sanayileşmeye yönelindiğinde sendikal örgütlenme haklarının alındığı dönemdir.
80 yıldır yöneten sağ partiler, ülkeyi Batı dilencisi olmaktan kurtaramamış, feodal düzenlerini kurmuşlar. Beceriksizliklerinin faturasını ya “enflasyon canavarı” gibi hayali bir güce, dış güçlere, solculara ve Kürtlere, hatta son yıllarda LGBT’ye kesmişleridir.
YAŞAM KALİTESİ HAKKINDA
Türkiye 2019 dünya devletleri yaşam kalitesi sıralaması 44. 2013 sıralamasında 51. 1988 sıralamasında 41.
İnsani Gelişme Endeksi'ne göre Avrupa ülkeleri listesinde Türkiye 48. Sırada.
Yaşam kalitesi en yüksek ülkeler, (Arabistan Katar hariç, demokrasinin en doğru işlediği ülkelerdir. Dolayısıyla o ülkelerde sol düşünce oldukça güçlüdür. Sivil ve askeri darbe söz konusu değildir. Dinlerin yaşama hakimiyeti yok denecek kadar azdır.
Yaşam kalitesi en düşük ülkelerin başını İslam ülkeleri çekmektedir. Birleşik Arap emirliklerinde yaşam kalitesinin yüksek çıkmasının nedeni, dünya zenginlerinin (Dubai gibi) ticaret merkezi olması ve en işi düzgünlerin bulundu bir yer olmasındandır.
Yaşam kalitesi herkes için yüksek imkan sunsaydı, İslam ülkelerinden kaçanlar Trakya/Ege denizinde boğulmayı göze alarak Avrupaya gitmeye çalışmaz, Birleşik Arap Emirliklerine akın ederlerdi.
Küba’daki yaşam kalitesi testi de uç bir örnektir. Emperyalist ambargodan tutun, sakıncalı ideoloji görülmesiyle devam eden durumdur. Bir şeriat ülkesinde zengin olarak yaşamaktansa, Küba'da herkes gibi yoksul olarak yaşamayı yeğlemek daha mantıklıdır.
“Bir toplumdaki yaşam kalitesinden bahsedilirken sadece yaşam süresinin uzunluğu veya gelir düzeyinin yüksekliği değil, tüm bu boyutlardaki çeşitliliğin ve elde edilen düzeyin de ifade edilmesi gerekiyor. Üstelik, bir toplumdan bahsederken sadece en iyilerin ulaştıkları seviye değil, aynı zamanda ortalama insanın ulaştığı seviye ve en mahrum konumda olanların durumlarını da değerlendirmek gerekiyor.”/DR. Argüden
Sağ Partileri anlatan bir banka reklam hikayesi:
“Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız.’’
İşte 100 yılın özet hikayesi.
İnsan doğasına göre davranırsa, bir değerin nimetlerinden yararlandığı kadar gurur duyar. Kölenin gurur duyacağı şey ağasının kimliği değil, özgülüğünün icra imkanıdır.
Cumhuriyet'in yukarıda yazılan sapmalara rağmen, özellikle kadınlara tanınmış olan haklar bakımından bile kutlamaya değer.
Osmanlı özlemcisi olan kadınların "cumhuriyet 100 yıllık reklam arasıdır" derken bile cumhuriyet nimetini yalayıp yutarken.....


Tüm if