29.6.21

yine iş eş AŞK SANIĞI

Dün kitaplığımı karıştırırken, bu kitap ilşti gözüme birden. Aldım, ilk kez görüyorum ve başkası yazmış gibi, rastgele bir sayafa açıp okurken, adeta yapışıkaldım cümlelere.


Baktım ki ayakta sonunu almak beni yoracak, Avrupalı bir okur gibi plajın yolunu tuttum, baştan sona bir daha okudum. "Abooovvv" dedim son cümleyi bitirdiğimde. İçim burkuldu!
Diğer kitaplarımı okuduğumda da aynı hisleri duyarım hep.
Bu kitaba öyle bir saplanmışım ki bir yanım kızgın kumda, diğer yanım Güneşin dikine saplanan sıcaklığında, adeta altlı üstlü kızaran kadayıf tatlısı gibi buldum kendimi.
Demek ki yazarken insan (her insan mı bilemeiyorum) iradesiyle ve tüm varlığıyla, her zamanki kendi olmaktan çıkıyor, hatta cisim olup olmadığının dahi farkına varamıyor, öylece dalıp gidiyor klavye ve sözcüklerin arasında kayboluyor.
İlk kitabım olan Amele Mektebinde soylu rüyalar'da bu durum beni ameliyat masasına yatırmıştı! Ve o kitabın son öyküsüydü o sürecin anlatımı. "Kendinize iyi bakın" başlıklı öyküyü her okuduğumda gözlerim buğulanır, ağlama cimrisi olan gözlerimden birer damla yaş düşer!....




8.4.21

Nar Kırığı Kültür Bakanlığı arşivinde

 


Sevgili Hanifi ile Antalya sokaklarında adalet peşinde koşarken telefonum çaldı. (Sokakta adalet mi aranırmış! demeyin, şehirlerarası asfaltta aranırsa, sokak aralarında da aranır diye düşündüm. Burası ayrı konu). 

-Üstad, sana iyi bir haber vereyim mi? diye başladı söze. 

*Geçenki flash heberin gibiyse kalsın, alıştım artık, inanmam" dedim. 

-Neymiş o geçenki haberim, hatırlamadım?" 

* "Soylu Rüyalar kitabının öykülerinden biri olan "Şeriatın Cartlak Yeşili" başlığından dolayı savcılık toplatma kararı almış demiştin ya? Tam da 15 temmuz sıcaklığını yaşarken? 

Bir kahkaha patlattı ki Adnan Gündüz Hocam:) "trolledim" der gibi. 

-Ha hatırladım, bu sefer şaka değil çok ciddi, hatta "yetmişlik" haber" dedi. 

*Yetmişlik kısmını anladım, o şirketten de... sen önemli haberden söz et. 

-Seni ünlü yaptım. 

*Hocam, ben ünlü olmak istemiyordum ki, zahmet etmişsin. 

-Neden? 

*Çünkü, ünlü olunca kırk yıllık karakter bir günde güme gidiyor, başka biri oluveriyorsunuz. Sizi herkes tanıyormuş gibi yapıyor, ama özünde kimse tanımıyor. Oysa amatör halimle çok mutluydum. Can ciğer dostum oluyordu karşılıksız, koşulsuz falan... Lütfen beni fabrika ayarlarıma geri döndürün. 

-Valla ok yaydan çıktı üstadım, sen artık kendini yeni duruma ayarla. 

* Eee, şimdi sıra geldi nasıl ünlü olduğuma. 

-Senin "Nar Kırığı" romanın var ya? 

*Biliyorum var. Bu kez de o mu toplatıldı yoksa:) 

"Yo, bu şaka değil dedim ya. İşte o kitabın Kültür Bakanlığı tarafından incelenmiş, edebi değeri onaylandığı için, benden 200 adet istediler, TC. kütüphanelerine dağıtacaklarını söylediler. Senin hakkında da bir özgeçmiş bilgisi istediler. Kitabın iyi de okunuyor. Bu ilgiyi görünce ben de merak ettim, kitabı bir daha dikkatlice okudum. Güzel yazıyorsun... 

*Bu iyi haber Hocam, şaka değilse inanırım. Böyle ün dostlar başına. Öz geçmişime yetmişliği dahil edecek misin?"

 -Yoo, adalet dağıttığını ekleyeceğim:) 19-20-21 Ekim kitap fuarına gel de yetmişlik dedelere taş çıkaralım dedi.

 *Tamam hocam, ibibikler öter ötmez ordayım.