14.5.10

Faşizimin dalgakıranı ve bir müziğin buruk hikayesi

Ağlama Angelita...bu akşam sana ya bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın

romantizmimi azdıran müziğin, El Cordobes’in Matadorluk ünü anısına yapıldığını öğrenince, sevdama kan sıçradı!

“Anadolu'nun terk edilmiş kıraç coğrafyasında kağnı arabalarına koşulan, sırtı nodurdan yaralanmış öküzlerin isminden önce  “..afedersiniz..” ifadesi ve ağır yükün altında düştüğü zaman, kesilip etinin yendiği”ne lanet okurken, Ispanya avare takımının arenada boğa kanı görmekten zevk duyduğu kültür arasındaki fark da düşündürücüydü.

Ispanya’daki Franko Faşizminin dalga kıranı, masum insanların yönünü kendine nasıl çevirebildiğinin öyküsü var bu müzikte.

Sanırım 1970’li yıllarda kamran akkor un seslendirdiği bu müziği Salim Dündar Ispanyolca'dan çevirmiş olmalı(?) O yıllarda (Franko’nun da ölümüne sevinme yılı) sözleri değiştirilmiş, adam akılı bir aşk şarkısına döndürülmüştü. Bu dönemde nino de murcia –“seni beklerim öptüğüm yerde” diyerek bir anlamda Ispanya versiyonunun günahını çıkarmaktaydı. Daha sonraları Nilüfer bu şarkının türkçesiyle, Franko’nun mezarına bilerek ya da bilmeyerek tükürmekteydiler.

** *
Her iki yorumun simgeleri ve sözleri fazla söze gerek bırakmıyor.



Seni beklerim öptüğün yerde
Belki bir akşam dönersin diye
Belki dönersin eski günlere
Dayanamadım yazdım ben sana
Dargınlık bitsin cevap yazsana
Beraber olalım ömür boyunca
Dağlara şimdi akşam çöktü
çiçekler boynunu büktü
Hepsi sensiz öksüzdü
kuşlar yuvaya döndü
Senin şehrine yolcular vardı
şafakta gemiler hep demir alır
Seven sahilde hep yalnız kalır
Kıskanırım seni o yolculardan
belki seversin birini diye
Mektubumu sen sen oku bana
Dağlara şimdi akşam çöktü
çiçekler boynunu büktü
Hepsi sensiz öksüzdü
kuşlar yuvaya döndü
Seni beklerken duydum annemden
Saklarmış veda mektubunu benden
Evlenmişsin şimdi bir esmerle




Kordobanın korkulu sokağından
Ünün yayıldı bütün dünyaya
Madrid boyandı kırmızı kana
Sen sen gelince bu güzel bir ara
Güneş bile senden renk alıyor
Alev alev gök sanki yanıyor
Parlayan canlı gözlerin
Fethetti bütün arenayı
Dövüşün zamanı geldi
Heyecan sardı sahayı
Gölge ve güneş raksediyordu
Ayaklarının altında senin
Fırtına gibi saldırıyordu
Korkuszudn herkes biliyordu
Herkes onu biliyordu
Ölüm bile senden korkuyordu
Sivri kılıcı ona saplarken
Coşkular her yerinde çınkladı oley oley sesleri
Madridde her yer titredi
Sonsuzluk zafer neşesi
Toledo Barselone Sevlle Linares
Kutluyor seni Manuel Benites
Kalplerdesşin artık
el Cordobes
El cordobes

***


yasımı tutacaksın da şöyle anlatılıyor :

1954'lü yıllar. Elcordobes o yıllarda 18 yaşındadır. General Franco'nun koyu bir faşizmle ülkeyi yönettiği, baskının, açlığın halka dayatıldığı zulmün yaşandığı yıllardır o yıllar. Halk isyan içindedir.

"Yaşam koşullarını protesto amacıyla gösteri yapan Asturias maden işçileri Franco İspanyasında yasak olan bir silahı kullandılar. Grev ilan ettiler. Endülüs'te, ekmekle yetinemiyeceklerini ve ülkelerine yağan nimetlerden pay istediklerini söyleyerek…..

Benitez’in Ablası Angelita şöyle anlatıyor:
"Aç kalmadınızsa açlık nedir bilemezsiniz.O günler aklıma geldikçe hala ağlarım.O zamanlar elimizden gelen tek şey ağlamaktı.Gece yatarken ağlardık çünkü yiyecek birşey yoktu.Sabah ağlardık çünkü gene yiyecek birşey yoktu...Adamlar sokaklarda yolun ortasında düşüp ölürlerdi...Yaşamımız boyunca çok acı çekmiştik ama savaştan sonra çektiğimiz günlerdeki acılar hepsini bastırdı."

Annesi ölünce üç kardeşine Angelita bakmaya başlar.On altı yaşındaydı ve ailesinin bütün yükü omuzlarına yüklenmişti...Kardeşlerini besleyecek, bakacaktı...Annesinin mezar taşına şu sözcükler yazılmıştı: "Vasiyetnamesiz Ölmüştür."
Böylesine bir yoksulluğun içinde büyüyen Manuel Benitez,yıllar sonra, cesareti, yeteneği ve olağanüstü azmiyle İspanya'nın en büyük matadorları arasına adını yazdırmayı başaracaktı... (“Bir sezonda 111 boğa güreşine katılarak Juan Belmonte'nin 109'luk corrida'lık rekorunu kırdı. yalnızca Ağustos ayı içinde 64 boğa öldürerk 35 milyon peseta yaklaşık 600 bin ABD Doları kazandığı sanılmaktadır”/vikipedi).

Yoksulluk günlerini hiç unutmadı,ablası Angelita'yı hiç ihmal etmedi...
Büyük ve tehlikeli bir dövüşten önce,kensdisi için ağlayan ablasına şöyle demişti:

"Ağlama Angelita...bu akşam sana ya bir ev alacağım ya da YASIMI TUTACAKSIN."/kaynak

 “İspanya İç Savaşı, 1936'da bir grup milliyetçi generalin seçilmiş Cumhuriyetçi hükümet karşısında darbe düzenlemesi ile başlamış, 1939'da General Franco liderliğindeki milliyetçilerin zaferiyle sonuçlanmıştı. Bu kanlı savaşta üç yıl içinde 350 bin kişi öldü, öldürüldü. Savaşın sonunda zafere ulaşan ve iktidarını sağlamlaştıran General Franco'nun faşist rejimi 1975 yılında ölümüne dek sürdü.

Yujenu, Franco rejimi sırasında sol kanat görüşlere sahip oldukları için öldürülen, ya da hapsedilen ailelerden alınan yaklaşık 30 bin çocuktan biri. Yujenu Oblana, çocukluğunun geçtiği Grave’nın sokaklarında geziniyor. Kendisini dinlemeye hazır olan herkese acıklı öyküsünü anlatıyor. ‘Yaşlandım!’ diyor; ‘Tazminat beklemiyorum, geride bulacağım bir ailem de kalmadı; sadece, insanların bilmesini istiyorum.

‘Rahipler, hükümeti deviren faşistlerle tam bir işbirliği içindeydi, sübyancıydılar; onların yüzünden ateist oldum.
İspanya’da iktidarda olan sosyalist hükümet, yeni bir yasa geçirdi. “Tarihsel Hafıza Yasası” Franco rejiminin infaz ettiği kişilerin ailelerine tazminat verilmesini öngörüyor; ancak Montzi Almengo, yaşları artık hayli ilerlemiş olan kayıp çocukların, ailelerinin izini sürmek ve hayatta kalan birini bulmak için pek de zamanları kalmadığını söylüyor
Franco rejiminin destekçileri, tarihin bu sayfasını kapatmamız gerektiğini söylüyorlar; ama bir sayfada neler yazdığını okumadan kapatmak, aptallık olur.

* * *

seni beklerim öptüğüm yerde ve cordoba'nın akıttığı kan müziğinin değişik yorumları:

http://www.youtube.com/watch?v=yPk0QD8Xnaw
http://www.youtube.com/watch?v=grSaZCaLSAY&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=36W6luhQFjM&NR=1
http://www.youtube.com/watch?v=3SSBPmzriMI&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=v633ylB-z6E&NR=1
http://sonerium.org/el-cordobes-cordobali-adam-ve-sarkisi.html (melodi)

18 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Çok beğendim, müzikler ve İspanya bize aynı şeyleri hatırlatıyor.
"Yasımı Tutacaksın" unutulacak gibi değil. Teşekkürler.

aysegul dedi ki...

Yoldas, aynı denızın cocukları olarak
fasızmden cok cekmıs ıkı ulkeyız.
Bask Mıllıyetcılerı durup duruken
ortaya cıkmadı.Isın baska bır boyutu
da,Avrupa Bırlıgıne en borclu ve ıflasın esıgınde bir ulke Ispanya.
Muzık ve yazı paylasımları ıcın saol.

Ben burjuva bı kız olucam :Pp

zihni örer dedi ki...

Alizafer Bey,
yazıyı yerleştirme provası esnasında yorumladınız:) düzenlemeyi henüz tamamladım ve ekler var.
Evet, çok bu hikaye oldukça çarptı beni! Teşekkürler.

zihni örer dedi ki...

Ayşegül yoldaş sen de çok hızlısın:) bravo sana.

Evet, aynı denizin ve aynı ten renginin çocuklarıyız. Bir de Endülüs Emevi ortaklığımız var dolaylı da olsa. Faşizimimiz de ortak. Ama onlarda sosyalist partisi iktidar olabiliyor. Bu farkın farkını bir anlayabilsek!

Sen burjuva kızı da olsan şirinliğinden birşey yitirmezsin:)

aysegul dedi ki...

Yoldas,
bızden daha koyu yoldas olan annem
ıspanyayı cok ıyı bılır.semınıer ıcın sık sık gıtmıstı.ıspanyanın butun turızmının-tuvaletlerının Franco'ya borclu oldugunu hep soyler!
Valla cıddıyım,saka deyıl.Turızm ona
borcluymus.

evet evet ben bı burjuca kız olmaya
karar verdım,kısısel sıırler yazcam:)

Zeyno dedi ki...

Acı(dı içim). Duygularım yeniden törpülendiler, düş bileyliyorlar...

zihni örer dedi ki...

Ayşegül Yoldaş,
Kenan Evren için de "eser bıraktı" diyenler az değil.
Turizm Frankoya mal edilebilir, önemli olan nasıl paylaşıldığı. Sen anladın ne demek istediğimi:)

Kişisiel şiirler yaz, biz okuyalım ve o toplumsal olur sonunda. Hep öyle olur bu işler:)

zihni örer dedi ki...

Zeyno,
duygular törpülenmeli ki, dışa taşanlar israf olmasın.

"Düş" bileylemek, "diş" bileylemekten daha asildir, bilirsiniz:)

aysema dedi ki...

Sevgili Zihni,

Yasımı Tutacaksın beni alıp çok uzaklara götürdü. Bir süre sayfanda kalakaldım, sonra kalkıp kitabı aradım ve buldum.

Kapağını kaldırınca ilk sayfadaki notu tekrar okudum.

" Kitap okumak sanattır. Herkes kitap okur, ama insanın ne okuduğunu bilmesi ayrı bir sanattır. Onun için insan okurken olayı yaşamalı, duymalı, düşünmeli ve okuduğunu iyi tahlil etmeli..."
09.11.1975

Eşim(o zaman nişanlımdı) bana bu kitabı armağan etmişti.

Paylaşım için teşekkürler. Bir kez daha okumak şart oldu.

zihni örer dedi ki...

Sevgili Aysema Hocam,

Kitap okumak sanattır. Herkes kitap okur, ama insanın ne okuduğunu bilmesi ayrı bir sanattır. Onun için insan okurken olayı yaşamalı, duymalı, düşünmeli ve okuduğunu iyi tahlil etmeli..."

Ve aradan yıllar geçmesine rağmen aynı heyecanı duymalı değil mi:)
burada hissettirdiğiniz gibi...

Evet çok haklısınız. öyle insanın bam telini sallayan kitaplar olunca, onun işaret ettiği yönü artık karakterimizin klavuzu olabilimekte.

Eşinize sevgi ve selamlar buradan:)
Evet bir daha ve şu verdiğiniz motivasyonla bir daha okumalı:)

Tomurcuk dedi ki...

İşte ben de şarkı söylemeye tam bu zamanda başladım! Sözlerdeki ve müzikteki acıyı hissetmeye başladığım zaman!
Anlamları ve amaçları tamamen farklı olsa da aynı müzik farklı acıları düşündürüp hissettirebiliyor.
Faşizm ve sosyalizm mesajlarınıza hiç girmek istemiyorum sevgili Zihni, insanoğlunun süregelen kendi kendine işkence etme dürtüsü beni de herkes kadar ürpertiyor.

zihni örer dedi ki...

Sevgili Tomurcuk,

"bir zamanlar"!

diye başlayan ilk ses

ve

Seni beklerim öptüğün yerde
Belki bir akşam dönersin diye
Belki dönersin eski günlere
Dayanamadım yazdım ben sana
Dargınlık bitsin cevap yazsana


diye devam eden sesin insanda yarattığı erdemli duygu "keşke hiç doğmasaydı" diyebilmenin çıkş kapısı bulunabilir de,
o duygunun asaletine saygısız kalmama hassasiyeti kontrol edebilir insanı.

Ama

Sivri kılıcı ona saplarken
Coşkular her yerinde çınladı oley oley sesleri
'nin yankısı insanda sevme yetenkelerinin katilidir.

İkisinin arasında insanlık onuru kadar fark var bilirsin.

Şarkı söylüyor olman çok güzel:)
Öyleyse,
Bu şarkının türkçesinin (en az bir bölümünü de olsa) söyleyip göndermeni arz ediyorum efendim:)
Kabul buyurursanız eğer,

uzaydu@gmail.com adresine beklerim.

İstemezseniz de canınız sağolsun, üzülmem. Buradan gmaili silerim:)

Ve işin politik kısmına gelince,

insanoğlunun süregelen kendi kendine işkence etme dürtüsü beni de herkes kadar ürpertiyor.

anlamında düşünüyor olman az şey değil...

Tomurcuk dedi ki...

Mail adresinizi not ettim Sevgili Zihni, bir gün bunu da hissettiğimde söylerim ve paylaşırım sizinle tabii...

zihni dedi ki...

Tomurcuk, Paylaşırsın biliyorum; ama önce hissetmen gerekir, anlıyorum ve hissetmeni bekleyeceğim :)

aysegul dedi ki...

Genc ruhlu Yoldas bayramını devrımcı
duygula kutlarım :DDDDDDDDD

zihni dedi ki...

Yaşından olgun Yoldaş'ıma devrimci sevgi ve selamlarımı sunarım:)

Adsız dedi ki...

Merhaba Zihni Bey, yazınızın bir bölümünü -isminizi vererek- R-3 programında boğa güreşleri üzerine yaptığım bir programda kullandım. Sakıncası yok değil mi? Kaleminize sağlık...
GÜLNAME GÜMÜŞ

zihni örer dedi ki...

Link verseydiniz, haber verme nezaketiniz için teşekkür ediyorum, tabi ki...