12.8.21

SOSYALİZME ve KAPİTALİZME GÖRE GÖÇMEN SORUNU

 

                                                         "Sanatkarın Orak Çekici bin altındır"


Bilindiği gibi Türkiye kamuoyunda “göçmen sorunu” başlığı altında tartışmalar sürmektedir. En başta Suriye iç savaşından dolayı ülkemize getirilen savaşzedeler, dikkat çekici bir sayıya ulaşınca, bazı sorunlar baş göstermeye başladı. İşsizliği körüklemekten tutun,  hırsızlık, kavga, barınma sorunları ve nispeten de kültür farkından kaynaklı çatışmalar olarak görülmektedir. Onlara bütçeden ayrılan pay da rahatsızlık veren konulardan sayılır.

Suriyeli haksız mı?

“Köşeye sıkışan kedi yüzünü cırmalar” sözüne paralel, savaş kaçkını olan ve hayatını yabancı ülkede bir şekilde devam ettirmek zorunda olan insanın (gurup olarak dayanışma içinde olmalarından aldıkları cesaretle) agresif davranışları anlayışla karşılanabilir.

Bunu anlamak için, “onun yerinde biz olsaydık, nasıl davranırdık” gibi bir soruyla başlamak gerekir.

Son zamanlarda bir de Afgan Göçmenleri sorunu eklendi ki onların burada bulunmaları, Suriyelilerden daha farklı amaç içerdiği, daha  planlı gizli bir amaca yönelik risk taşıdığı düşünülmektedir.

Suriyeliler, aile ve çocuklarıyla birlikte yaşamlarını güvence altına almayı amaçlarken, Afganlıların, sadece erkek ve genç olmaları, hatta asker üniformasıyla burada bulunmaları, Amerika’nın Afganistan’dan çıkmasıyla kurduğu bir senaryonun sonucu gibi anlaşılıyor.

Bu guruba yönelik, kendi ülkelerinde beğenmedikleri düzeni değiştirme imkanı varken, Amerika’nın veya Türk hükümetinin bir amacına hizmet etmek için kontrol altında tutulan, kiralık asker iddiası vardır. Bu iddia doğruysa, çok iğrenç ve bir o kadar da masum insanların yaşamına kast edici durumdur.

Kapitalizmin egemen olduğu Türkiye’de kapitalist bir iktidar partisi ve milliyetçi ortağı göçmenlere sahip çıkarken, Sosyalist Enternasyonal üyesi olan sosyal demokrat  parti, göçmenlerin ülkeden çıkarılması için Milliyetçi söylemlerle çırpınmaktadır. Diğer Sosyalist Partilerin bu konuda ne düşündükleri kamuoyuna yansımamıştır.

Bu ne yaman çelişkidir ki göçmen sorunu karşısında roller değişmiştir; ya da en azından ilkesel bir tutum ile açıklamak yerine, milliyetçi söylemlerle göçmen düşmanlığı yapılmaktadır.

Suriye Göçmenlerinin konumu: Kapitalist, emperyalist ülkelerin cırıt attığı bir yerde savaşın tarafı olmak, ancak sınıfsal örgütlülükle mümkündür. Yoksa, Suriye hükümetiyle emperyalist devletlerin işçiye/proleteryaya bakışı çok da faklı olmayacaktır. Öyleyse, Suriyelilerin Esat kontrolünde milliyetçilik argümanıyla savaşmaları yerine, çocuklarını o kozmopolit ortamdan kaçırmaları kadar doğal bir şey yoktur. 

Suriyelilerin bu kaçışı, sonucu bakımından, savaş karşıtlığının bilinçli-bilinçsiz olmasının da bir önemi yoktur. Çünkü, bu ortamda kim için ölüneceğinin bilinmesi yeterlidir. Asıl doğru olan davranışın Esat egemenliği yerine, proleter dayanışmayla düzeni değiştirmek olsa da, bu kaotik ortamda o düzenin hizmetçisi olmayı reddetmek de bir çıkış yolu sayılmalıdır.

BU ÇELİŞKİYİ SOSYALİZM ŞÖYLE ÇÖZER:

“İşçinin vatanı yoktur, bütün Dünya işçileri birleşin.”

Derken, devir değişti, dünya sermayesi “yeni dünya düzeni” kapsamında birleşti. Sermaye için uluslararası serbest dolaşım anlayışla karşılanırken, hatta kripto ve kaçak para taşıyanlara her kapitalist ülke kucak açarken, emeğin/insanın serbest dolaşımı yasaklanmıştır. Avrupa ve Amerika gibi kapitalist ülkeler  de bu konuda sabıkaldır.

Sosyalizmin bu konudaki en belirgin argümanı Marksizm’in sosyal sınıf teorisi olan “Proleter Enternasyonalizmi”dir. Proleter Enternasyonalizm, bütün dünya işçilerinin milliyete bakılmaksızın aynı çıkar etrafında bilinçlenerek örgütlenmesi, dayanışması ve doğayı bütün canlılarla en adil biçimde paylaşma kültürüyle hayatını sürdürmesidir.

Kapitalistlerin egemenliğinde yaşamak zorunda olan misafir emekçiler öncelikle ev sahibi emekçilerin öncülüğünde sermayeye ve onun hükümetine karşı sendikalaşmalı, mücadele ve emek değerini artırmak için de bir meslek edinmelidir. Bu kazanımların ardından örgüt içinde sınıf bilincinin politik kültürünü edinmek için eğitimlere zaman ayırmalıdır.

Sosyalistlerin, göçmenler için “go hme” sloganı yerine, Sosyalizmin emekçiye yaklaşımını anlatarak, hükümetin/milliyetçilerin sömürmesine engel olmak ve sınıf bilinci kazandırma mücadelesi olmalıdır. Yerli emekçilerin alınteri karşılığı zaten kapitalistler tarafından gasp edilirken, bir parçasının da göçmen emekçilerle paylaşılmasında hiç sakınca yoktur.

Göçmenlerin yerli topluma uyum sağlaması ve suç olayları kendi içinde izlenecek, gereği yapılacak ayrı bir konudur. İslam ülkelerinden kaçıp da gittiği yerde İslam tebliği edenlerin ayaklarını yere bastırmak ve kendine gelmesini sağlamak için ayrı bir eğitime tabi tutulmalıdır.

Sonuç olarak, milliyetçi kapitalist hükümetin göçmenlere sahip çıkma gerekçesiyle, Sosyalizmin göçmenlere sahip çıkma gerekçesi tamamen zıttır. Birincisinin amacı daha ucuz emek ve daha fazla sömürü, aynı zamanda kendi iktidarına hizmet edecek kiralık asker,

Sosyalizmin gerekçesi ise, yoksul halkın emperyalistlerin çıkar savaşlarında yem olmaması için savaştan kaçmış olmasıyla, misafir olduğu toplumun aynı sınıfa ait olan bireyleriyle dayanışma içinde olmasıdır./Zihni Örer

3 yorum:

Can Uzunyol dedi ki...

Selam uzun zamandır buralarda yoktum yeni bir blogla geri döndüm sizi takipteyim. Rica etsem sizde destek amaçlı bloguma uğrayıp takip eder misiniz ?

Dear Monarosa dedi ki...

“İşçinin vatanı yoktur, bütün Dünya işçileri birleşin.” bu sözü ilk defa duydum. etkileyici geldi..

zihni örer dedi ki...

Hatta, ".... zincirinden başka kaybedeceği bir şeyi de yoktur" gibi sözü de eklenebilir. Sayın öğretmenim demek ki duymadığınız daha çok öz söz olabilir:) Yazıya olan ilginiz için teşekkürler.