29.7.19

Çarıklı Aşıklar'ı anlamak asalet kuruntusunu sorgulamaktır

  • Çarıklı Aşıklar
    21 Temmuz, 21:55


    Zehni Örer’in yeni romani “ Carıklı Aşıklar” bir cümle ile ifade edilse ne yazabilirim diye düşündüm, o da şu olabilir;
     “ötekileştirilenlerin içinde geçen bir aşk romanı” ama o da yetmiyor.. çünkü klasik bir aşk romanı degil, toplumsal degerlerin “sınır ötesinde” buluşulan bir zemindeki arayış aşkı...
    Romandan bir alıntı:
    “Hayatımın en garip en dip anlarını yaşıyordum. Bir tutuklunun sorgusuz sualsiz, yıllarca hapiste tutulacağı üzerine çok şeyler duymuştum. Bir gün uyuşturucu pazarlamakla tutuklanacağım aklımın ucundan geçmezdi. Oysa sigara dahi içmiyordum. Babamın bana taktığı bütün kötü bilinen kavramlarla yüzleşmiştim. Evet, o haklı çıkmıştı. En son bir cingene kızına tutulduğumu duysa, neler demezdi ki! Sülaleye, parti teşkilatina, hatta memlekete, rezil ederdi belki de. Televizyonlara haber de olabilirdim. Gazeteler şöyle başlık atardi: “ .....”

    Evet bu cümleyi saklı tutuyorum. Okunması sizi bekleyen bir roman. Akıcı ve yer yer hüzünlü bir roman.
    Eline ve kalemine sağlık Zehni Hoca. Selam ve saygılarımla...

Dogan Cetinkaya şu an ki hal ve ruh halini anlatan; yeni kuşağın eski kuşakla ( ya da eski kafa) ile mücadelesini ve bu mücadele sonucu gerçegi bulma eğilimi... kendi aydın düşüncesinin nasıl somut gerçeklere ulaştığını ve gerçeğin insan benliğinde (kafasında) saklı olduğunu keşfetmesi ve bunu isteyerek yapması.... teşşekkürler Zihni Örer

Turkan Savcıgil Bunca siyasi çalkantıda ve seçerek de olsa zorunlu baktığın onca kitap arasında, elinde de özlemle biriktirdiğin "okumak üzere sıraya koyduğun" kitaplar arasından çıkageldi "Çarıklı Aşıklar" Anadolu'nun en uçlarını harmalayan ve aşkın büyüsüyle birleştiren bir eser..
Siz hiç bu günlerde edebi bir romanın kültür programlarında konu edildiğini duydunuz mu? Duyulmuyor işte..
Öyle sorunlarla boğuşturuluyor insanlar Bir roman okumak lüks ve uç bir hale geldi.


Yasemin Celep:
 Zihni Örer olur da bir gün daha iyisini yaparsam eleştiririm, dolayısıyla kitabınızla ilgili düşüncelerim; Romanda çok güzel bir aşk var, ancak klasik bir son. Hitap ettiğiniz okuyucu kitlesini bilmiyorum ama bizim gibi orta yaşlılar için ergen bir aşkı okumak...
Kitabın verdiği dersler harika. Patron-işçi arasındaki adaletsiz bir ilişkinin din ile meşrulaştırılmasını sorgulayan, körü körüne âmin demeyen bir genç, azim ve dahası.
Türkçe öğretmenliği yapmış olsam da tespit ettiğim ufak tefek dil ve yazım yanlışlarını iki örnekle geçeyim; soyadı ve terkedilmek kelimelerinin ayrı yazılışı...
Kitapta hoşuma çok giden, ders niteliğinde olduğu, hayatın gerçeklerine işaret ettiği, kendimi de içinde bulduğum için birkaç defa okuduğum sözler oldu.
Dil akıcı, konu güzel, betimlemeler zengindi.
Kaleminize sağlık, devamını diliyoruz.

  • Pakize Pelin Özşahinli Çarıklı Aşıklar kitabınız harikaydı. Emeğinize sağlık. Yayınevi bu kitabınızı da kısa zamanda inceler ve okuyucularına kavuşur umarım.
    1
  • Zihni Örer Çarıklı Aşıklar ve "Aşk Sanığı" kitaplarımızın Ön Söz Yazarı Pakize Pelin Özşahinli'ye sonsuz teşekkürler. Kırmızı Kedi Yayınevi duy sesimizi:) Evet, Pakize Hanım, bazı yazım hataları dışında güzel tepkiler alıyorum. O hataları bir sonraki baskıda gidereceğiz.
    1
    • Pakize Pelin Özşahinli İçerik öyle akıcıydı ki yazım hataları görülmüyordu. Bence okuyucu birazdan ne olacak diye düşünürken hata varsa da okurken otomatik olarak düzeltiyordu.
      1
    • Zihni Örer Siz de ön söz ile önemli değer kattınız ama.
      1
    • Pakize Pelin Özşahinli Çok teşekkürler. Edebiyata katkı sağlamaya çalışmak benim için güzel bir deneyim. Ama ben hukuk kitapları yazmaya devam.
  • Zihni Örer: Ne güzel yorumlar:) Güzel olan bir yazarın "ego"sunun okşanması değil,  romanın anlayarak okuması ve çıkarılması gereken mesaja hakim olunmasıdır... Kitap okumanın hiç cazibesinin olmadığı, hatta aydın olmanın sakıncalı sayıldığı bir toplumda, kitaplarımı sınır ötesine/ Avrupalara kadar özveriyle ulaştıran, sizlerle buluşturan o değerli dostlarıma çok teşekkürler ediyorum.

    Teşekkürler Sabri Yılmaz, Osman Durmuş ve Dogan Cetinkaya, Teşekkürler Türkan Savcıgil...
    veYasemin Çelep Hocam.

    Teşekkürler kültür elçileri Erol Yımaz, Cengiz Küçükçelik, Mehmet Bıçakçı ve Halil Doğan'a,
    ve
    teşekkürler kitaplara ilgi duyan, duymayan, teğet geçen ve sessizce okuyup kenara fırlatalara
    ve
    teşekkürler tenezzül etmeyerek, göz kenarıyla bakan ama görmezlikten gelen, eline geçse, sayfalarını mangal kömürünü tutuşturmakta kullanacağını tahmin ettiğim değerli dünyadaşlara,
    ve
    teşekkürler "amaan, dünya klasikleri dururken bunlara mı kladım" diyerek tepeden bakanlara....



     ---------------------------------------------------------------------------------
    Bu internet sitesi hakkında

    zihniorer.blogspot.com

12.7.19

NAFAKA KONUSU BİR SÖMÜRÜ OLAYIDIR. ASIL OLAN EMEK-DEĞER KAVGASI.



Bu aralarda Kızımızın “Türkiyede ve Dünyada Kadın İstihdamı” konulu Yüksek Lisans Tez çalışmasına katkı yaparken, güncel bir konu karşımıza çıkınca, ilgi alanımız bu yana savruluverdi.

Adalet Bakanlığı bünyesindeki Uzlaştırma görevim nedeniyle, karı-koca kavgalarının sanık-mağdur çekişmelerinde nafaka konusu dahil, arz ve talepleri yasalar çerçevesinde düzene koymak işimin bir parçası sayılır.

Bu dikkat ve ilgi ile, aşağıda irdeleyeceğim bu konuyu da tez dosyasına eklemeyi düşünüyoruz.

***
MHP K. Maraş milletvekili nafaka konusunda yasa teklifi hazırlamış. Yasanın mesajı, "ömür boyu nafaka, erkekleri mağdur ediyor".
Kendi ifadesiyle hem günümüzde yaşanan örneklere bakıyor, hem de “İslam Hukuku"na baktığını söylüyor. “İslam Hukukunda nafaka ömür boyu olmaz" fikrine varıyor. 
"Günümüze bakalım ama, İslam hukuku ne alaka!" diyesi geliyor insanın. Nisa'lı İslam Hukukuna göre, kadınların oyu bile erkelere eşit değilken...

Öncelikle mevcut yasa ne diyor?
"Nafaka şartlarını düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesine göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”

Elimizdeki yasa bu. İlk bakışta kadını koruyor gibi görünse de, aslında kadını korumaktan çok, kadını hileli ve aslak davranışa yönelttiği, birçok örnekten anlaşılabilir.

Örnekler:
* Bir kadın eski eşinden ayrılınca nafakaya bağlanmış ve adrından başkasıyla nışanlanmış. Aradan 4 yıl geçince, nişanlısıyla birlikte mahkemeye giderek nafaka artırma davası açmış. Duruşmada "sayın hakim, eski eşimden aldığım nafakanın azlığı yüzünden para biriktiremedim, nişanlımla evlenmem bu yüzden gecikti... mağdurum".
Bu durum eski eşin "ağzına sıçmak" değil de nedir!

* Bir işçi, aylarca çift mesai çalışarak epeyce para biriktirir. Bir otomobil, bir kışlık ev bir de yazlık alır. Bu koşullarda çalışınca, evini ve eşini de ihmal etmekten kurtulamaz. Kadın evlilikte bir şeylerin eksik gittiğinin farkındadır. O da işi oluruna bırakarak sık sık alışverişe gider, geç saatlerde evine döner. Çok gezen pabuç ayağında (pardon ardında) bir zampara getirir. Bu arada işkolik olan kocası, fazla mesai yorgunluğuna yenik düşer, bir gün iş kazasından ölür.
Aradan altı ay geçince kadın zamparasıyla evlenir. Eski kocasının fazla mesai paralarıyla aldığı yazlık balkonunda yeni eşiyle oturup manzarayı izlerken, adam etrafını ve evin yapısını inceler, "tüh gahbenin olu, madem yazlık alacaktın da tribleks olaydı ya!"
Bu durum "ölünün ruhuna tecavüz" değil de nedir!

*Karı-koca bir nedenden ayrılır, adam kadına nafaka öder. Taraflar bir süre sonra birbirlerini unutur, kimin nerde, hangi ülkede yaşadığı bile bilinmez. Ama kadın, aradan 30 yıl geçmesine rağmen, nafaka almaya devam etmektedir.
Bu durumda kadın bir iş bulup çalışmayı "enayilik" saymaz da ne sayar!

Nafakanın kesilmesinin 2 şartından birisi, nafakayı alanın yeniden evlenmiş olması ve bu evliliği eski eşin kanıtlamış olması. Ayrıca, eski eşin evlenip-evlenmediğini araştırmak özel yaşamı ihlal suçu oluşturuyor, o başka! Diğeri ise bir işe girip sigortalı olarak çalışıyor olmasıdır. Neden çalışsın ki?

Bu 2 şartın gizlenmesi için koşullar o kadar uygundur ki, ömründe 3 günlük iş hayatı olmayan kadınların, ömür boyu bir başkasını sömürerek geçimini sağlaması ne kadar aşağılık bir eylem değil mi!

Bu örneklerin yanında, Türkiye’de kadın erkek eşitliği, (genel olarak) kadın hakları ve iş yerlerindeki kadın istihdamı da rezil bir durumdadır.
Kadın İstihdamı konusunda hazırladığımız 30 sayfalık tez konusu araştırmasından anladık ki yasalar o kadar eksik olmasa da uygulamada, mesela oy vermede erkeğe eşit sayılan kadın hayatın ortaklaşa alanlarında istatistik rakamlarına göre ilkel kabile toplumlarını andırıyor.

"Dünya Ekonomik Forumu’nun 2017 yılında yayımladığı rapora göre, Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinde 144 ülke arasında 131. sırada yer alıyor." Yani, bizden kötü 13 ülke daha var, çoğu İslam ülkesi.

ÖNERİ: Çalışan bir erkek eşini çalıştırmıyorsa, o erkeğin ücretinden eşi için kocasından kesline ek olarak sigorta pirimi kesilmeli. Yani o adam 2 kişilik prim ödemeli ki 25 yıl sonra her ikisi de birbirinden bağımsız emekli olabilmeli. 25 yıl dolmadan eşler ayrılmışsa, evli kaldığı sürede ödenen prim kadının kazanılmış hakkı olmalı. Prim barajını geçmişse, isterse o primden emekliliğini istemeli, isterse yeniden başkasıyla evlendiğinde eksik kalan primlerini yeni eşi ödemeye devam etmeli. Eski eş ile bağı tamamen kopmalı. 
Kadın onuru bir erkeğin emeğini sömürmeye fırsat tanımamalı ki ne eşler arası kavga, ne de ayrılmaları durumunda bağımlılık söz konusu olsun.

*Sömürmeyi ve sömürülmeyi reddederek (çalışma ve güvenlik) temel hakları için mücadele eden kadınlara selam olsun*

3.12.18

Çarıklı Aşıklar (roman) yayımlandı

Çarıklı Aşıklar

İmam Hatipli köy delikanlısı ile, üniversiteli Çingene kızın aşk, gurur ve kuruntu hikayesi olan Çarıklı Aşıklar romanımız, Öğretmenim Dergisi Yayınevi tarafından Aralık 2018'de yayımlandı.


Bu romanda, iki farklı kültürün ince rekabeti ve alışılmadık bir “aşk aşısı” vardır. Tutar mı? Roman bu, yazar isterse her şey olur ama okur istemzse o başka…..

Araka kapak tanıtım yazısı:
Annemin, "okulu bırakırsan pabucun dama atılır" dediği söz ile ateşlenmiş rokete dönüşmüştüm. Gözünü sevdiğim Çingene'lerin pabucu mu vardı sanki! Birden, "atın gitsin" diye restimi çektim! Artık, yalın ayak yürümek kaçınılmazdı. Ve kendi işimin ırgatı olmaya çoktan hazırdım.

"Eskici geldiii… naylon pabuçlar, eski kitaplar, sahte hayatlar, kuruntulu tavırlar, aç kabadayılar..."

diye sokaklarda aklıma estiği gibi haykıracaktım.

Zaten yola çıktığımda, “kader durağının" bir ilerisinde inmekti hayalim. Zifiri karanlıkta hedef bulmaya çalışan milyonlarca çarıklıdan biriydim nasıl olsa. Alacağım riskin bedeli önemli olmasa da yürüdüğüm yolun heyecanı vardı üzerimde. Sürüngen adımlarla buraya kadar gelebilmiştim.

Biraz daha yürüdüm; az ötede bir Çingene kızın önüme kurmuş olduğu barikata takılı kaldım. Hipnotik tılsımıyla, yüreğime çengelli iğnesini vuruverdi oracıkta. O gündür bu gündür özü-gürüm.
             .........................................

Yayınevine verilecek siparişler en uygun indirimlerle, adrese teslim yapılır.
Yayınevi sipariş telefon numaraları  üst ekranda yazılıdır:

Online kitap satış ağı listesi:

1-Öğretmenim Dergisi Yayınları
 2-D&R
 3- İdefix
4-Kitap Yurdu
 5-Babil
 6-KiDeGa
7- Eganba
8- Kitap Sahaf
9- ilk nokta dağıtım
10-   KitapSeç dağıtım
11-Sözcü
12- kitapjoy
13- eflatun dağıtım
14-  Eflatun Kitap
 15- kitabına bak/blok dağıtım
16-  bKm kitap
17-  Arkadaş Kitap
18- KitapAvrupa

ve devam edecek...

21.10.18

Kapitalizm ahlâkı!


Önce ilgi uyandırmak için talep/tezgâh oyunu kurar.
Bu oyun ile insanların ilgisi arasına engel koyar,
sonra işçilere engeli aşıracak araç ürettirir,
o aracı da o işçilere satar.


Oysa, her işçinin boyuna göre ayağının altına sandık koyacağına, 
 GRİ BARİYERi koymasaydın, EŞİTLİK o sorunu daha kolay çözerdi.

9.10.18

bazı kadınların erkek istismarı

Resim yorumu:şiddet sağ'da, adalet sol'da


"İntikam tatlıdır" ama,
Filozof Francis Bacon, ‘’intikam beslemek, normalde kısa sürede iyileşecek bir yarayı (o anki  haz ile) kaşıyarak açık tutmaktır’’ diyor
----------------------------------------

2 Yıldır görev yaptığım bir alanda (adalet mekanizması) gördüm ki, “kadına şiddet olayına karşı tepkileri” sömüren bir kadın tipi çıktı ortaya.


Kadına şiddet konusunda toplumun bir kesimi ölü taklidi yaparken, diğer diliminde ciddi duyarlılık oluşmuştur.

Olaylar ulus aşırı boyutlara ulaşınca, mahkemelerin önemli bir bölümüyle, polis teşkilatı da bu eleştirilerden etkilenmiş olmalı ki, en basit şikayette bile detaya bakmadan işlem yapılabiliyor. Bir kısım kadının (özellikle aşksız/sevgisiz/evliliği veya birlikteliği sosyal güvenlik kurumu gibi gören kadınların) bu duyarlılığı sömürmeye başladığına tanık oluyoruz.

Bu durumun kamu oyuna yansımadığını anlıyoruz.
Tamam, kadına şiddete karşı duyarlı olmak önemli ama, bir erkeğe evinden uzaklaştırma, hatta hapis kararı verirken, ana konudaki gürültüden etkilenip, erkeğin sesini duymamak adalet sayılmamalı.

Bir kadın karakola gidip de “uzaklaştırma istiyorum” dediği zaman anında, sorgusuz sualsiz işleme konuluyor. Erkek, aile içi ufak bir tartışma ve kızgınlık sonucunda ya da nedensiz şikayetle evinden uzaklaştırılınca çocuklarından, iş performansından ve otelde veya ayrı evde kalması durumunda, ev ekonomisini ve genel çıkalararı kontrol imkanından da uzaklaştırılmış olunuyor.

O evlerde 15-17 yaş aralığındaki kız çocukları genellikle “baba otoritesinden/gözetiminden" uzak kalmayı tercih ederek, "anneci" davranabiliyor, annenin şikayetinde tanık olarak dinleniyor ve anne bu çocuğun o gizli amacına alet olabiliyor.

“Sorumlu baba otoritesini”, o çocuğun özgürlük ile başıboşluğu birbirine karıştırdığını bilen, kadın cinayetlerinin kökeninde bulunan tehlikeleri görebilen babalar tavrı olarak anlamalıyız.

Sorumsuz ve bilinçsiz anne ise, eşi ile kavgasında baskın çıkmak uğruna çocuğun çıkarını görmezden gelerek, istismar etmeyi göze alandır.

Oysa, taraflardan gelen şikayette ilk başvurulması gereken yer pedagog olmalıdır. Pedagog tarafları dinledikten sonra, uzaklaştırmanın gerek olup olmadığına kanaat bildirmelidir. Bu tür kadınları, içinde bulunduğumuz ekonomik krizlerde ortaya çıkan “fırsatçılar”a benzetebiliriz.