6.8.06

sanatın tükürüldüğü yer

Tutku
Ece Sibel,
ECEMİCE de
Başbakan R.T. Erdoğan’ın mizah sevmezliğiyle, M. Gökçek’in heykel sevmezliğini yan yana getirince, ilginç bir kompozisyon çıkmış ortaya.









Avrupa topluluğuna girebilmemiz(!) için kılavuzluk yapan kadroya bakın! Elebaşıların en önde gidenlerinden biri mizahı mahkum ettirme çabasında, diğeri heykelin, tükürüldüğünde büyüme ihtimali olan en hassas yerine tükürme gafleti içerisinde.

Bir heykelin önüne koyulan anma ve saygı çelenklerini “ot” olarak anlamlandırıp, “ye bilmem kim ye, işte önünde ot” diyerek, ÇELENKLERİ OT, HEYKELLERİ PUT sanma devrinde patinaj yapanların bu topluma kılavuzluğu ne ola ki!

Hayata, 4 farklı bakış paradigması olan insan vardır:

İki buçuk kuruşun deliğinden bakanlar (erdemliliğin bile ölçüsünü para olarak görenler)
Bacak arasından bakanlar (sexomanyaklar)
Renkli camdan bakanlar (hayalperest ve yoksul milliyetçiler)
Sade göz ile bakanlar (gerçekçiler, doğalcılar)

Ankara’daki “periler ülkesinde” heykeline tükürmek için heykelde görmeye çalıştığı “ahlaksız nokta”yı bulma gayreti içerisinde olanlar...

Siz olsaydınız, bir heykelde ilk olarak ne görürdünüz? Elbette bakış paradigmanız ne görmenizi emrediyorsa onu...

Kocaman heykelde tükürmek için “müstehcen bir yer bulabilmek herkesin harcı olamaz. Ama bulduğunuz yere tükürebilip de tam isabet yapabildiyseniz, özellikle eliniz nasırlı değilse, onu küçülttüğünüzü sanmayın; tam tersine o büyüyecektir. Belediye başkanımız bütün olacakların farkına varmadı ki, 11 yıl sonra, tekrar yerinde ve dim dik ayakta olarak görüldü.

Demek ki neymiş, her tükürük her düştüğü yeri küçültmezmiş./ zihin örer

24 yorum:

xsi dedi ki...

Zihni bey

Avrupa topluluğuna girebilmemiz(!) için kılavuzluk yapan kadroya bakın!

O kadro AB'ne girmek istemiyor anlayin bunu artik, sizin sandiginiz gibi vatani AB'ne satmiyorlar. Korkmayin efendim ))


Elebaşıların en önde gidenlerinden biri mizahı mahkum ettirme çabasında, diğeri heykelin, tükürüldüğünde büyüme ihtimali olan en hassas yerine tükürme gafleti içerisinde.


Ben basbakanin bu tavrina kiziyorum, mizahi kabullenmeli bir insan. Sonucta diger basbakanlar ses cikarmamis, sende cikarmayiver olsun bitsin..

Peki size sunu soruyorum, Cumhurbaskani Sezer'in karikatürü de yapilmali mi? Onu da asagilik bicimde karikatürize etmeleri sizce normal midir?


Ya da Atatürk'ü asagilik sekilde karikatürize etmek ?
Hani sanat adina?

Yani tabulari yikarak tüm makamlardaki insanlari mizah/sanat adina karikatürize etme serbestiyetine inaniyor musunuz?

Kisacasi Sezer ve Atatürk'ün mizahi yapilsin mi? Sanat adina Yapilmali mi?

Sanat kullanilarak bir sekilde asagilanmali mi?

HEYKEL:

Heykeli yakindan göremedik hala, yok mu bu meretin dogru dürüst resmi? ))))

Benim o zaman gördügüm heykel son derece güzel bicimlendirilmis pornografik bir seydi, karikatürden bir sey anlasilmiyor..

Yani birlesme modeli olusturmus sanatcimiz resmen..

Yani bu sanati begenmemek ve ona tükürmek hakki yok mudur insanlarin?

Ben o ucube heykeli begenmek zorunda miyim?

Benim sanat anlayisima uymuyor diyorum, bunun sakincasi var mi?


Ahlak ve din anlayisima da uymuyor diyorum.

Bu yobazlik midir? O düzüsme heykelini cocuklarin görmesini istemiyorum. Bu yobazlik mi?

Pornogragi sanattir biliyorsunuz, gayet güzel bir sanattir hem de.


Simdi ben belediye baskani olarak pornografi sanatini icra etmek icin meydana bir TV koysam tepkiniz ne olurdu?

Oldu ki oglunuz ve kizinizla o meydandan gectiniz, ve oglunuz veya kiziniz sordu : "-baba bu ne?"

Ne dersiniz bu soruya karsilik?


"-bu sanattir yavrum" mu dersiniz?



Bir heykelin önüne koyulan anma ve saygı çelenklerini “ot” olarak anlamlandırıp, “ye bilmem kim ye, işte önünde ot” diyerek,
ÇELENKLERİ OT, HEYKELLERİ PUT sanma devrinde tıkanıp kalanların bu topluma kılavuzluğu ne ola k


Yani ne alakasi var Zihni bey, ekonomik ve teknik gelismelerle, hasili, fizikte, tipta meydana gelen ve insanliga son derece faydali olan bu seylerin sanatla ne ilgisi var?

Heykeltraslar mi toplumu yönlendirirmis?

Basbakanin veya Cumhurbaskaninin sanattan anlamasi mi gerekiyormuS?

Yok ki böyle bir sart.


Bir baskan, o kadar iyi baskandir ki memleketini kalkindirir, saglik, sigorta sistemini güclendirir, ekonomik refaha kavusturur, parayi altin yapar.

Fakat bu adam sanat yoksunudur (o da sanatsa tabi). Simdi bu adam sanattan anlamiyor diye bir tarafi mi eksilecek?

Ya da memleket mi batacak?


Anlasa ne olur anlamasa ne olur?

Kac kisinin karni doyacak?


Siz olsaydınız, yandaki şekilde ilk olarak ne görürdünüz?
Elbette bakış paradigmanız ne görmenizi istiyorsa onu...


Zihni bey bir sey söylim mi? Ben sanattan anlarim, iyi sanat eserlerini gördügümde ohas derim. Burada sana falan göremiyorum, burada gündeme oturmak isteyen bir soytarinin yaptigi ucubeyi görüyorum. Sanat bu kadar ucuz olamaz.

Kaldi ki ben orada ne görüyorsam onu söylüyorum, yani en dogal olan benim, orada bir düzüsme sanati görüyorum (heykel belli olmuyor uzaktan, benim gördügüm ayan beyan düzüsme heykeliydi).

En dogal olan aciklamayi ben yapiyorum, oldugu gibi söylüyorum, gördügümü, gözlerimin gördügünü. 4. siniftaki dogalcilardanim ben, yani gördüm ve söyle diyorum : böyle sanatin icine degil disina tüküreyim )))

(icine tüküremez kimse, zira heykel ici görünmeyen bir blogtur))



Ama bulduğunuz yere tükürebilip de tam isabet yapabildiyseniz, onu küçülttüğünüzü sanmayın. Tam tersine o büyüyecektir

Yav Zihni bey bana samimi olarak söyleyin, o heykelde bu kadar övülecek ne gördünüz? Ne var bu kadar büyütecek? O heykeli büyüten adam eden Melih Gökcek'in kendisidir. O heykel degersiz bes para etmeyen bir seydir. O basit bir yogurmadan ibaret görünüyor benim gözümde.

Siz onda ne gibi derinlikler gördünüz? Lütfen anlatin )..
(tabi yakindan resmini bulmak gerek, benim gördügüm heykele benzemiyor)


Demek ki her tükürük her düştüğü yeri küçültmezmiş.


Valla Zihni bey dedigim gibi o heykeli bu kadar gündem yapan sey tükürüktü, Melih Gökcek tükürmeseydi, yol kenarinda iplenmeyen bir tas blok olarak kalacakti.)))

Adsız dedi ki...

Ben şu an izleyici kalayım burada:))
Ortalık kızışmış..:))

xsi dedi ki...

Yok canim ne kizismasi, Zihni beyin heykelde gördügü sanatsal dernligi ve inceligi hakkate merak ediyorum))

Sen etmiyor musun yoksa?

xsi dedi ki...

Ben yarin tatile gidiyorum, bir hafta sonra Zihni beyle kapismaya devam ederiz)))))

1 hafta sonra görüsmek üzere Zihni bey..

Selamlar..

zihni örer dedi ki...

Karikatür, bir insan, olay ya da nesnenin komik bulunan noktasının görüntüsünü, düşünce ve davranışını abartarak (ya da büyüterek) ön plana çıkarma sanatıdır. Yorumlayan-çizen haklı bulunmuşsa, o karikatüre gülünerek onay verilmiş olur. En etkili ve bilinç altına sunulmuş yöntemlerden biri olduğu için önemsenen bir sanat dalı sayılır.
Çoğu zaman içinde güldürme amacı, alay nnüansları da barındıran, ama asıl konu muhatabının hoşgörü ve eleştiri anlayışını test eden bir konu da sayılabilir.
Gelelim aşağılama olayına:
Elbette her mesajın bir adabı olmalıdır. "Kişiye pislik yedirmek" gibi.. resimlerde sanat yrine hakaret bulunur. Adap adına da, birşeyler ört-bas edilmemelidir.

İsterse cumhur başkanı olsun herkes öncelikle vatandaştır.

Özal'ın ve demirel'in en komik duruşları karikatürize edilmişse, Sezerin de varsa komikliği karikatürize edilmelidir elbette.
Atatürk'ün ve Hz. MUhammed'in de icraatları karikatürürize edilebilmelidir. Çünkü, "ben de sizin gibi bir insanım, benim farkım sadece elçi olmamdır" hadisine göre tabu sayılmaz.
"İştir kişinin aynası lafa bakılmaz" ise, aşağılama girişimi geri tepecek, çizer kim ise, kendi sanatıyla kendini komikleştirecektir eğer tutmazsa.

Bir insanın sanatı beğenmeme hakı vardır da, ona tükürme, yok etme ve üstüne pisleme hakkı yoktur.

Cinsellik yaşamın kendisidir ve öğrenilmesi, tabu olmaktan çıkarılması gerekir.
Ama cinselliğin ticareti pornografi olur ki, iyi değildir.

Bir heykelde belirtilen küçücük bir çıkıntıyı pornografi tedirginliğiyle kapatmayı düşünen bir insan, kadın saçını da aynı gerekçeyle kapattığını düşündürmez mi?
Bluğ çağına ermemiş kız-erkek çocukları ayrı sıra ve sınıflarda okutma anlayışı, cinselliği tabulaştırmaktadır. Tabulaşan cinsellik ise zamanla, potansiyel suç ve gördüğü her çıkıntıyı cinsel organ olarak görme hastalığından kurtulamaz.

zihni örer dedi ki...

XSİ'ye iyi tatil ve mutlu dönüş diliyorum.

1 haftalık tatilin en iyisi ancak iş stresini atabilir.
Ya ev stresi varsa? Ya "memleketin hali" stresi varsa? Ya "forumlardaki kapışma stresi" varsa? Ya ya ya ya ya ...!

Zeynep Gürel dedi ki...

ilahi xsi,
bir şehrin belediye başkanı bu kadar olmaz.

mührü her eline alan kenan evren oluyor., oraya buraya tükürüyor.

o da picasso'nun resimleri için ben daha iyibenim iyisini yaparım demişti.,

zihni hocam ben sade göz ile bakarım,.

zeka ve incelik ve şık bir karşı duruş görüyorum.

zihni örer dedi ki...

KNZ Kareş'in teşriflerini 4 gözle bekliyordum. Anlaşılan iş ciddiye bindi. Ev sahibi olmak ve sonradan evin mülkiyetini konuklara devretmek,
Modernlerle- Klasiklerin
diyaloglarına her konuda tanık olmak tabi ki önemli ciddiyettir.

Allah'ın XSİ'si yandın şimdi,
o bir haftalık tatiliyin getirisi de batar .
KNZ ve Sedef'in çapraz ateşi seni iflah etmez. Ya teslim olacaksın ya da destek alacaksın bir yerden.
Ece'nin merhametine sığınabilirsin ama.
Bak iyi fikir, Aslı Hanım Ve Fatih Bey'i davet edelim. Yoksa linç olmana gönlüm razı değil.
Metin-poor da katılırsa bu düelloya işiniz zorlaşır.
Bu toplum ya modernleşecek (bence sosyalisltleşse daha iyi olur)
ya da klasik (muhafazakar) kalacak. İkisinin arası olmuyor.
Hadi 3. dünya savaşını başlatalım.

Adsız dedi ki...

Zihni Bey,

Walla uzun uzun yazacak hiç halim yok. Burayı dün okumuştum. Hem Prusyalı Bey de tatile çıkmış zaten. En iyisi, şimdilik sizin şu sözünüzü onaylamakla yetineyim:

"Bir insanın sanatı beğenmeme hakkı vardır da, ona tükürme, yok etme ve üstüne pisleme hakkı yoktur."

"Ben böyle sanatın içine tükürürüm" diye höyküren o eski belediye başkanının tavrıdır pornografik olan. Hatta pornografik bile denemez, düpedüz tiksinti vericidir. Marmaris yöresinde ikamet eden şahıs da Picasso ile boy ölçüşmeye kalkışmamış mıydı, Knz Hanım'ın dediği gibi netekim!

zihni örer dedi ki...

Metin Bey merhaba,
hani bir söz vardır büroların duvarına aslılır:
"ziyaretin kısası makbuldür"
bunu üzerine, "yazının kısası makbuldür" diyelim de kendimize haklılık payı icat edelim.
Uzun yazmak benim de normal tarzım değildir aslında da... Bazı kısa sözler, keskin bıçağa benzer.
Ama bu demek değildir ki, uzun yazılar kötü! Asla..zaman bulmuşsam, zevkle okuyorum uzun yazanları.

Bir de, siz uzun yazmayı boş verin, ayakta kalabildiğinize şükredin. (sizin iş stresi yakınmalarınızdan çıkardım).

Adsız dedi ki...

"Bir de, siz uzun yazmayı boş verin, ayakta kalabildiğinize şükredin."

Walla doğru söze ne denir Zihni Bey!

Zeynep Gürel dedi ki...

benim bir huyum vardır bu yazı aleminde,..

geç gelirim zor çıkarım.

aynı anda birden fazla yerde pek olamam.

en basit şifre alsam yine unuturum.
ah kısa yazabilsem,
bi de klavye hatası yapmasam,..

metin- thepoor size de geleceğim bi uygun zamanda,.

etnik kimlik tarışmasıydı değil mi ?

zihni örer dedi ki...

"en basit şifre alsam yine unuturum.
ah kısa yazabilsem,
bi de klavye hatası yapmasam,.."

Mazeret kabul etmiyoruz Kardeş,
PC'nin önüne bir deftercik koyamaz mısınız, şifreleri ve adresleri yazmak için.
Sizin yazılarınızı ben anlayabildiğime göre herkes anlar. İşine gelmezse o başka.

zihni örer dedi ki...

"..anlamak istemeyenlerin işine gelmezse"

demek istedim, yanlış anlaşılmasın lütfen

Zeynep Gürel dedi ki...

ah bir de o defterleri kaybetmesem

:))

bana blog şifresini ece aldı, heryerde işliyor ki bu iyi bişey :))

Adsız dedi ki...

Allahın xsı sı:)))))))

Adsız dedi ki...

Kaneze Hanım,

Bekleriz efenim! Çay, çörek, börek, herbi şeyimiz vardır evelallah!

knze dedi ki...

yok benim açımdan hiç bir sorun yoktu.

kişilere odaklı değilim. konuya ve olgulara odaklıyım hala.

taraf gazetesi 40 binden az satış yaptığı halde 40 kuurşa satılıyor.

zaman gazetesi de bedava dağıtılıyor biliyorsun.

bedava dağıtılan "gaste" diye bir gazete daha vardı. baksan içinde bir yazı olamyan renksiz bir gaste ama kimbilir kime kaça maloluyor ve kimin parası ?

bu bedeva veya zararına satan gazetler zaten benim kafamı kurcalıyordu.

mesela birgün gazetesi, biliyorsun 750 krs ve arasan birçok bayide bulamaıyorsun.

kafamı bunlar kurcalarken taraf gazetesi hakkında demokrak umut şeklinde bir yazı yazmıştı metin bey.

ben de tam sırda akşam gazetesinden serdar akinan'ın
40 kuruşa 40 binden az satan gazete inanılmaz zarar eder ? tarafın zararını kim ödüyor şeklinde yazı okudum.

alkım kitapevi bu zararı karşılayack gibi görünmüyormuş.

inan ben sadece akşam gazetesinden bu soruyu aktardım.

bana saçmaladığım ve herzaman zaten saçmaladığım söylendi ( bu manada) ve akşam gazetesi ergenekon mafyası gibi bişey söylendi.

bu sefer benim takım depreşti. akşam gazetesi ergenekon medyası sözününden bişey anlamamıştım.

üstelik benim sorduğum soru ile ne alakası vardır ?

ben gazeteden alıntı yapmasam aynı soruyu sorsam cevabı yokmuydu ?

herşeyi bir yana bırakalım.

bir gazetenin zararına satışını o gazete hakkında bize bunu kim destekliyor diye düşündürmemeli mi ?

bu kadar olay geçti. ortalık yatıştı vs. ben hala birşey anlamadım.

bugünkü yazıda güler kömürcü yüzünden akşama ergenekon dediğini ima etmiş ki, ne alaka zaten benim sorduğum soru ile.

üstelik güler kömürcü de olsa ben idaaname falan ne rde görmüşüm ki, nerden havadan laf edeyim ?

ne alaka serdar akinanla ? ve ne alaka benim sorduğum soru ile ?

nesi saçma oluyor bu sorunun ?
hiç anlamadım hala.

olsun, ne yapalım. önemli olan durşumuzun dikliği olsun.


sevgilerimle :)

aysema dedi ki...

Sevgili Zihni Öner,

Pek çok yazınızı okudum geçen gün. Çoğunu beğendim. Bazıları beni yordu.(Daha okuyacağım çok yazınız var. İnternet dünyasında acemiyim.)

Ama bu yazınıza hayran oldum.Olayın yaşandığı zamanı anımsıyorum. Bu konuyu eleştiren pek çok yazı da okumuştum gazetelerden. Abartmıyorum en güzeli buydu.İnanın.Edebi metin de diyebilirim.

İnsan nereye bakarsa onu görür. Bu anlayış kadını insan olarak görmüyor ki. Kadına güvensizlik sergilerken aslında güvenmedikleri kendileri. Bunu gizlemek için kadınları her anlamıyla "KAPATMA" yapmaya çalışıyorlar. Sevgisiz bir ortamda, bastırılmış duygularıyla başetmeye çalışan zavallı bunlar.Ya tedavi etmeli, olmuyorsa eve bunları kapatmalı(sapıklarını zincire de vurmak gerekir, evdeki çoluk çocuk için).

Paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
Saygılar.

aysema dedi ki...

Eski, ama eskimeyen bir yazı...

Keşke diyorum, yazı değil de, konular eskise artık. Eskimiyor, eskiyecek gibi de görünmüyor. Yıllardır aktörler değişse de yaşananlar değişmiyor. Yazık güzel ülkemize.

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı sevgili Zihni, yine bir iş günümü keyiflendirip, başka düşüncelere ittiniz :)
Naçizane bir-iki yorumumu iletmek isterim;

"Avrupa topluluğuna girebilmemiz(!) için kılavuzluk yapan kadroya bakın!
Hayata, 4 farklı bakış paradigması olan insan vardır:
İki buçuk kuruşun deliğinden bakanlar (erdemliliğin bile ölçüsünü para olarak görenler)
Bacak arasından bakanlar (sexomanyaklar)
Renkli camdan bakanlar (hayalperest ve yoksul milliyetçiler)"

Zihni Bey, bu paradigmalardan herhangi birine sahip birinin lider olması mümkün değildir zaten diye düşünüyorum. Lider bir paradigmaya sahip olan değil, birinden diğerine götürebilen hatta sürükleyebilendir.
AB konusuna girmeyi hiç tercih etmeyeceğim :)

"Sade göz ile bakanlar (gerçekçiler, doğalcılar)

noktasında durup düşünmek zorunda hissettim kendimi, göz ile bakmak bakan kişiye göre her zaman değişecektir, gerçekçilik bile içinde öznel bir öğe barındırmak zorunda kalmaktadır. Burada bahsetmeye çalıştığım bir nesnenin önüne herhangi bir sıfat koymasanız bile bakılan bir nesnenin herkes tarafından aynı algılanmayacağıdır.

Sevgilerimle...

zihni örer dedi ki...

....göz ile bakmak bakan kişiye göre her zaman değişecektir, gerçekçilik bile içinde öznel bir öğe barındırmak zorunda kalmaktadır.

Sevgili Bahar'la gelen,
(Baharla gelenler baş tacıdır efendim)

Bu "öznel öğe" dediğiniz şeyin en hazmedilebileni, insan hakkının evrensel boyutu olabilir mi?

Ben(deniz) biraz daha ileri boyutlarda bir paradigma belirlemekten yanayım. O da ideolojik kapıya dayanacağından bende kalsın:)
Seninle şu Fransız Devrimiyle gelen "eşitlik-özgürlük-adalet" üçgeninde uzlaşalım, ne dersin:)

Burada bahsetmeye çalıştığım bir nesnenin önüne herhangi bir sıfat koymasanız bile bakılan bir nesnenin herkes tarafından aynı algılanmayacağıdır.

Evet haklısın, şunun gibi mi?

Siz olsaydınız, bir heykelde ilk olarak ne görürdünüz?

Elbette bakış paradigmanız ne görmenizi emrediyorsa onu...


Kocaman TEŞEKKÜRLER katkın için:)

Eleştirel Günlük dedi ki...

Zamaninda iyi tartisilmis gibi gorunuyor bu mesele burada ha. Insanlari algilarina gore yaptiginiz siniflama iyi olmus...

zihni dedi ki...

Aysema Hocam,
övgüleriniz için teşekkür ediyorum efendim:)