9.2.08

ÖZGÜRLÜK VE TÜRBAN-2


burada, “türbana özgürlük” talebinin arkasındaki çelişkilerden söz ettik.
Birz felsefe yapmanın zamanı....

* * *

Bir kız, türbanı nedeniyle öğrenim hakkından yoksun bırakılmalı mıdır?
Bir de tersinden soralım:
Bir kız, öğrenim hakkını türbana kurban etmeli midir?
Özgürlük bir onurdur tabi ki. Ama mağdurun olaya özgürlük penceresinden değil, din penceresinden baktığı nı anlıyoruz. Evet, din de bir onurdur bazılarına göre.
Biri din cephesinde, diğeri özgürlük cephesinde, İki onur zıt kutupta nasıl durur ki? …
İşin püf noktası bu karmaşada yatıyor sanırım.
“Aşkım için her şeyimi veririm, özgürlüğüm için aşkımı da feda ederim” diyor düşünür.
Burada özgürlüğü getirecek olan şey “türban” mıdır, yoksa bilim-ilim sahibi olmak mıdır?
Bu ikilemden birine zorlandığınız durum için sorulmuş bir sorudur bu. Yoksa, türban takma isteğine dışarıdan engel olunuyorsa, bu özgürlüğün gaspıdır düpedüz.
Bu talebin, “masum bir türban takma özgürlüğü” ile, “dini yaşam biçiminin mevzi kazanımı” olup-olmadığını kamuoyu anlayabilmiş olsa, konuya türban (daha genel deyişle giysi) özgürlüğü çerçevesinden bakılabilir. İşte iki onurun barışabildiği nokta da burası olmalı.
Tartışmacı tarafların din ile bilimi karşı karşıya getirmeleri de rastlantısal bir ilginçlik kazanıyor. Bir çok platformda din ile bilimi barışık gösterme çabaları yüzeysel düzlemde seyrederken, türban tartışmalarında, farkında olmadan yapıldığını düşündüğüm tavırlarıda, bu ikilinin çatışması açığa çıkıyor.
Profesörlük kariyer ya da meslek sahiplerini, bilim-düşünce adamı olarak biliyoruz. Yani bu mesleğin asıl işlevi düşünmek, bulmak ve anlatmaktır .
Başbakanlığın asıl işlevi ise, organizasyon…
Başbakanın bir Profesöre, düşünce üretilen bir konuda SEN SUS, İŞİNE BAK diye azarlamasını, tarafların tartışma konusundaki taraftarlık misyonuyla değerlendirdiğimizde, “engizisyon mahkemesi” halinde görebiliriz. Yani, egemen olan kilisenin, Galileo’yu, “dünya dönüyor” dediği için mahkum etmesiyle eşdeğer bulunabilir.
* * *
A. Öcalan İtalya’da tutuklu bulunduğu sırada, Türkiye’de idam cezası tartışılıyordu. Avrupa parlamentosu Öcalan’ın idam edilmemesi için baskı yapıyordu o sıralar Türkiye’ye.
İtalya’da bir dergi: “ siz Apo’nun idamına insan hakları çerçevresinde karşısınız ama acaba Apo (kendisi) idam cezasına etik olarak karşı mıdır?” Diye soruyordu.
Aynı soruyu türban konusunda sorabiliriz:
Türban takma özgürlğünü istemek pek ala hakkınızdır, bu hakkınıza sonuna kadar saygı duyabiliriz de, acaba, arada bir de olsa, TÜRBAN TAKMA-MA özgürlüğünden yana mısınız?
Daha somut söylem ile: Üniversite kapılarında türban takarken, herhangi bir günde, “bu gün türban takmak canım istemiyor, hem havalar sıcak, hem de saçlarım güneş enerjisinden nasibini alsın” diyebilecek kadar özgürlüğünüz –ya da cesaretiniz- var mıdır?
Dini gerekçe açısından baktığımızda, hiçbir üniversite öğrencisinin, hem de bu çağda saç telinden tahrik olacağını düşünemiyorum. Ama sokakta ve taşrada bulunabilir bu kadar sapıklık.
Sorunun cevabı evet ise, tüm solcular ve sosyalistler, talepleriniz karşısında saygıyla eğilir.
İlim yapma hakkınız ve istikbaliniz açısından bunu önemsiyoruz.

Türbanlama, AKP üst düzey yöneticilerinin "kapatma" hikayeleri

8 yorum:

... dedi ki...

Somalide insanlar birbirini kesiyor. Sebep: "kadin kismi zevk almaz" anlayisindan kaynaklanan kizlarin sunnet edilmesi.
Sunnet edilen kizlar vucutlarindaki en yogun sinir uclarinin bulundugu organin kesilmesinin acisi bir yana, sakat bir zihniyet olan "kadinlar zevk almaz" veya "gunah" vs. ile boyle bir durumla karsilasmislar.
Yillar oncesinde hukumette bu sunnet meselesine destek vermis. Dolayisi ile derdini anlatacagi kimse kalmamis.
Son yillarda Avrupada ses kazanan bu kadinlardan bazilari uluslararasi duzeyde konunun vehametini anlatmis. Simdilerde ulkedeki insanlar birbirine dusmus, pek cok olay olumlerle sonuclaniyor.
***
Sakat bir zihniyet durduk bir yerde sakat bir kural cikartiyor ve sakat sonuclara ve hatta toplumun sakatlanmasina sebep oluyor. Dunyada onlara sakat olarak bakiyor.
Gelde isin icinden cik simdi.
***
Ben gram dahi bir dine inanmam. Ama inanan insana keske inanmasaydin ama mademki inaniyorsun bu seninde benimde en temel insan haklarimizdir derim.
Ebem tulbent giyerdi, ondan evvelki her kadinda muhtemelen ayni seyi yapardi. Kimse onlari zorlamadida, devlette o konuda notr du. Benim universite okudugum yillarda bir iki kiz basortuluydu ve bu kimsenin umrunda degildi.
Ne zaman ki sakat bir zihniyet gelip sakat bir kural getirip bu sakat yasagi ortaya koyuncaya kadarda boyle seyler kimsenin umurunda degildi.
Buyrun simdi cikin isin icinden. En iyisi bu mesele daha vahim olmadan ortadan kaldirilmasi.
***
Delinin biri bir kuyuya bir kaya atmis, tum koy ugrasiyor ve hala o kayayi cikartamiyorlar.
Bu "deliler"in vesayetinde yasamaya son versek tum kayalar cikartilir, daha fazla kaya belasida onlenmis olur.
...heyhat, delinin elinde sopa var, o sopayi elinden alana kadar epey tantana olacak.

Adsız dedi ki...

Bugün okuduğum gazeteler öyle bir bunalttı ki içimi ne güzel demişsiniz.Dert örtünme olsa keşke.Dert yandaş toplama,kafa sayısını öne çıkarma.Namusu saçının her bir teline vererek kaç kez öldürülecek acaba kadınlar merak ediyorum

Adsız dedi ki...

Kum arkadasin dediklerine katilmamak elde degil..Dertleri baska!Amac bu insanlari ileri degil geriye götürmek...Sonunda ´özgürlük verdikleri´kadinlarin özgürlüklerini ellerinden almak, toplumda hic bir ise yaramayan pasifize , ezik insanlar yaratmak...Kapitalist düzenin bir eklentisi degil mi bu?Su an bunu yasayan cinliler gibi ...Senelerdir sadece kendilerine söyleneni yapan Cinlilerin kafasinin hic calismadigini, yaraticiliklarinin sifir oldugunu soylesek yanlis olmaz herhalde, onun icin yaptiklari tek sey kopya yapmak.
Yaratilmak istenen Türk toplumu da bence ayni bunu hedefliyor, din baskisinin altinda pasiifize olmus, kendilerine din adina ne soylenirse yapilan bir Toplum!Bu da hemen su soruyu getiriyor aklimiza senelr boyunca niye Müslüman ülkeler geri kalmis??Bunun cevabi Islam degil, guc adina dini insanlar üzerinde bir baski araci olarak kullanmaya dayali rejimdir.
Islam dini herseyin en guzelini , en dogrusunu emreder, tabi bunu görene ve anlayabilene...

zihni örer dedi ki...

Haydar Bey,
"...heyhat, delinin elinde sopa var, o sopayi elinden alana kadar epey tantana olacak."

hoş bir betimleme:))
katıkınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Ve

zihni örer dedi ki...

ve... diye kalmışım orada.
evet, bu dönemi, kapitalizmin 3. bunalım dönemi olarak yorumlayabiliriz. Ve son çırpışında, din'leri ön plana çıkararak, sosyalizmin önünü tıkama çabası gibi geliyor bana.
Bu dönem de bitacek ve korkunun da cele yararı olmayacak.

zihni örer dedi ki...

Sn.kum,

"Namusu saçının her bir teline vererek kaç kez öldürülecek acaba kadınlar merak ediyorum"
diyorsunuz, keşke merak etmesi gerekenler de merak etseydi, bu günleri çoktan aşmış olacaktık ve bu gün daha üst çıtalı konuları tartışıyor olmalıydık.

"Kum", "kumrala" mıdır yoksa?
saygılar

zihni örer dedi ki...

Eveett, sevgili neverland,

Sonunda ´özgürlük verdikleri´kadinlarin özgürlüklerini ellerinden almak, toplumda hic bir ise yaramayan pasifize , ezik insanlar yaratmak...Kapitalist düzenin bir eklentisi degil mi bu?

Allah konuşturuyor seni:))
Tam isabet.

Adsız dedi ki...

22.09.2007

İran’a doğru gidiyoruz, biz Türk’üz Iranı dahi geçeriz.

“…Hükümeti darıltmayalım. İngilizleri kızdırmayalım diye saman altından su yürütmeyelim, sükûnetle çalışalım, kimseye meydan okumayalım!...
Böyle demek istiyorlar!... Hâlbuki ben, canım kadar sevdiğim askerlikten niçin çıkarak, milletin arasına girdim…
Saman altıymış, suymuş filan bilmem! Gizli çalışmayı anlamam, milletimle beraber serbestçe çalışırım. Şu daralacak, bu kısalacak, dersek davamız hallolunmaz.”
Mustafa Kemal

Aynen atam. Seninle aynı fikirdeyim. İnan bir yığın zırva ile uğraşıyoruz. Yok türbanmış, yok kılık kıyafet serbestisiymiş, Üniversiteymiş. Ya aklım almıyor inan, beynim durdu sanki. Atam çok merak ediyorum bu konularda sen ne düşünürdün acaba?

1. Eğitim, genelde Meslek Lisesi özelde İmam Hatip Lisesi

Öncelikle Lise ve Meslek Lisesi arasındaki temel farklara değinmek gerektiğine inanıyorum. Meslek Lisesi adı üzerinde bir Meslek ve onunla ilgili konularda eğitim verir. Tüm eğitim bir gün edinilecek Meslek üzerinedir. Lise öncelikle dil başta olmak üzere daha genel ama daha derin, kapsamlı bilgilere yer vermekle birlikte dersleri farklıdır. Bir yerde genel kültür ağırlıklıdır. Dolayısıyla Meslek Lisesinden mevzun olan bir insan ancak bir Fakültede eğitimine devam edebilir. Çünkü almış olduğu eğitim Üniversite kapsamında kesinlikle yetersiz kalacaktır. Bunu anlamak bu kadar mı zor? Ha, biz Türk’üz. Biz yapabiliriz demeyin. Çünkü ne çekiyorsak bir işi doğru dürüst yapmamamızdan, kural, kaide tanımamamızdan çekiyoruz.

2. Fakülte, Üniversite ve Kamuda dini simgeler

İnsanoğlu oldum olası bir şeye inanma ihtiyacı duymuştur çünkü inanç, güven getirir. Güven ise insanlar arasındaki ilişkilerin temelidir. İş, eş, aile, toplumsal yaşam her şey güven olgusu etrafında şekillenir. Böyledir, böylede sürecektir.

Dinde insana güven verir. Ama Din öyle bir şeydir ki insan ve Allah arasında çok özel bir ilişkidir. Tabiri caiz ise eşler arasındaki genel ve özel ilişkiye benzer. İnsan nasıl eşi ile arasındaki ilişkiyi dışa vurmaz ise işte Allah ile o insan arasındaki ilişkiyi de öyle dışa vurmamalı. Yakışık almaz. İbadet özelde ve gizli yapılır. İşin kuralı budur. Her dinde olduğu gibi bazı özel durumlarda topluca ibadet edilir, dışa vurum olur. Ama istisnalar kaideyi bozmaz. Aile ve çevre görgüsü insanı yoğurur, biçimlendirir. Ama her şeyin bir usulü, kuralı vardır. Musikiden, ibadete, doğa kanunlarından, trafiğe, politikaya. Bu kurallara uymadığınız takdirde en iyi ihtimalle yalnızca tepki görürsünüz. Kısacası bazı şeylerin birey çapında dışa vurumu olmaz, olmamalı.

Küçük bir örnek vermek istiyorum. Bavyera, Almanya’nın eyaletlerindendir. Muhafazakâr ve gerçekten koyu dindar insanlardır. Ara sıra şu polemik gündeme oturur. Okullara dolayısıyla sınıflara haç asılmalımı asılmamalımı diye. Devleti oluşturan en küçük öğe insandır. Her insan istisnasız sadece Hıristiyan, Müslüman mıdır? Yahudi midir?

Değildir!

Ateist olabilir, başka bir dine mensup olabilir. Devletin görevi, devleti oluşturan her insana aynı mesafede uzak, uzak olduğu kadar da yakın olmaktır. Devlet soyut bir kavram değildir! Devlet nefes alan, ilerleyen, gerileyen, düşen, kalkan, kısacası yaşayan bir varlıktır. Devlet özellikle inanç kavramına uzak durmak zorundadır. Bu zorunluluk yukarda belirtmiş olduğum görevinden kaynaklanır. Onun için kamuda dini simgelere yer verilmesine müsaade edemez.

3. Dokunulmazlık

Benim bildiğim milletvekili dokunulmazlığı milletvekilinin görevinden dolayı, yani milleti temsil ederken sarf ettiği sözlerden, düşüncelerinden, ya da eylemlerinden ötürü kanuni bir işleme tabii tutulmaması için hayata geçirilmiştir. Bu geleneğin batı demokrasilerinde yaklaşık 150 – 200 senelik bir mazisi vardır. Aslında parlamentonun işlevini eksiksiz yerine getirebilmesi için düşünülmüştür. Türkiye’de Milletvekili dokunulmazlığı ne durumdadır, bu tartışma konusu olmalımıdır bilemiyorum.
Haberlere konu olan Milletvekili dokunulmazlığı / dokunulmazlıkları genelde düşünce fiilinden çok başka yönlere doğru yol alır. Ve bu durum çok rahatsız edicidir. Milletvekili adı üzerinde Milleti temsil eder, onun için çalışır çabalar. Kendisi için değil! Şayet kendisi için çalışan Milletvekili varsa, bu insanlar yukarıda belirtmiş olduğum temsil görevleri dışında suç işledikleri takdirde dokunulmazlık zırhına bürünememelidirler. Milletvekili dokunulmazlığının yani sıra Başbakan ve diplomatik dokunulmazlıklar vardır ama bu konuya başka bir zaman değineceğim.
Keşke hayata olsaydın da sana düşündüklerini sorabilseydim. Ama sen hayata olsaydın bu konular, konu dahi olmazdı.

“Bir millet, bir memleket için kurtuluş ve selamet istiyorsak, bunu yalnız bir şahıstan hiçbir zaman istememelidir. Bir milletin muvaffakiyeti, milletin bütün kuvvetlerinin, bir istikamette birleşmesi, teşekkül etmesiyle mümkündür.”
Mustafa Kemal

www.gurbuz.net