10.12.08

sanatkarın orak-çekici

bu yazı 2017'ye güncellenmiştir.

 SANATKARIN (orak) ÇEKİCİ BİN ALTINDIR

Fabrikatör, ressama bir tablo siparişi verir,
yarım saat sonra ressam fabrikatörü arar,
"resmin tamam olduğunu, gelirken yanında yarım milyon dolar getirmesi gerektiğini" söyler.
(Resam bu parayı Şişlideki Sanat Merkezini kurtarmaya harcayacağını belirtmiştir)

Patron kükrer.
-Ne! ben fabrikatörüm, yarım saatte yarım milyon kazanamıyorum, sen bunu nasıl istersin benden!

Ressam da kükrer,
*patron efendi, ben bu sanatı kimseden miras almadım, kimseyi sigortasız çalıştırarak kazanmadım. meclis koridorlarında kredi kovalamadım: Bu sanatı çalmak için parmak izim çıkmasın diye eldiven takmadım. Onun bunun hayal gücünü İsviçre ve Katar bankalarında saklamadım.... 

Patron tekrar kükrer, "efendi diye kapıcıya denir ressam bey, terbiyeli konuşun LÜTFEN"

Ressam da tekrar kükrer, "efendi sözcüğünün anlamını açıklar:fent sözünden gelir. O da "hile" ve "düzen" demektir.
Söyle bakalım patron e-fendi, kapıcı mı hileyle para kazanır, patronlar mı? Seni elektronik hileci seniiiii!! 

Tablomun turşusunu kuracağım, satmıyorum! der ve telefonu kapatır.

* * *


Özlenen dünyamda emeksiz yemek olmayacağına göre, üretmek moda olacak, toplumsal zenginliğin akordu yapılarak, bir ömre eğlenmek-mutlu olmak için her bireyin payına düşecek kadar yatırım ve zaman ayrılabilecek.

Belki de bu durumda mesai süresi 4 saati geçmeyecek. Belki (belki değil kesin) birilerinin astronomik düzeyde zengin olması önlenecek, o kaygı ve stresten uzak kalınacak; sanatçı sanatını sürdürebilmek için para polemiği yerine, onur hevesine bürünecek.

Herkes (varsa) kendi derdine yanacak, kendi ölüsüne ağlayacak, ağanın ölüsüne sadece ağanın yakınları ağlayacak. O zaman ağa olmayacağına göre.... yurtiçi ve yurtdışı savaşlar da son bulacak, sanata biçilen ticari değerler de…

14 yorum:

aysema dedi ki...

Ahh ahh!

O günleri görür müyüz?

"Herkes başbakan,cumhurbaşkanı olabilir, sanatçı olamaz..."
(Atatürk)

zihni örer dedi ki...

O günleri göremeyeceğimiz kesin ama, her neslin boynunun borcu olan (en azından) "farkedişler" vardır.
Bir de şunu merak ediyorum:ülkemizde toplam nüfusun, kendi emek ürününü tüketenlerle, başkasının emek ürününü tüketenlerin oranını gösteren istatistik bilgi var mıdır?

Bu rakamların içinde, aile içinde çalışma yaşı ve sağlığında olmayanları kastetmiyorum.

Maslow'un İhtiyaçlar hiyerarşisine göre, her ihtiyaç basamağında yaşayanların aynı düzeyde enerji sarfedip-etmedikleri ve kendi emeğiyle mi yoksa başkasının emeğiyle mi yaşadığının blonçosu....?
Sosyeteler, profesyonel sporcular (özellikle futbolcular), magazin takımı, uyanık boşgezenler....vs...

aysema dedi ki...

"Ah kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler, çocuklar,mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler"

Gülten Akın'ın dizeleri elimdeydi şu an, yazmak istedim. Konuya denk geldi...

zihni örer dedi ki...

...devamı
“Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
Sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz /gülten kaya

Aç durun birazzz..

aysema dedi ki...

Şiirden bir bölüm daha:

Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz:Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.

Gülten Akın

knze dedi ki...

yerine göre mavi yakalı da emekçidir, hatta üretim araçlarının sahibi de yerine göre emekçidir.

sorun şu. herşey sistem doğa ile uyumlu olmalı, doğa da ölüm yok dönüşüm var.

kapitalizm bugünkü ilkel forum ile sadece ölüye makaj yapıyor.

bugün otomabil devi dediğimiz bütün firmaler aslında ölüdür.
gelişimin yönünde engeldir.

pıt pıt açan çiçekler gibi bir model geliştirecek, var olacak
ve sonra dağılacaktır.

mikrosoft ve hepsi çoktan dağılmalıydılar. yerine çoktan yenileri ve başkaları almalıydı... veya dönüşmeliydiler..

şu anda çoktan yeni teknolojilerin önüne geçmiş olurduk..

bilmiyorum ne diyorsun zihni ? çok mu uçuk kaçık :)

zihni örer dedi ki...

Aysema,

Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.


Ne komşumuza sonsuz balta,
ne karımıza yumruklar,

Ama, kavga kavga...

nedeni mi?
onur kavgası....

saygılar...

zihni örer dedi ki...

...hatta üretim araçlarının sahibi de yerine göre emekçidir.

Yerine göre mafya da dilenci de, hırsız da emekçi olabilir mi Sevgili knz?

Her şey "vahşi doğa" ile uyumlu olmamalıdır bence.
İnsanların yasaları ve yaşama koşulları bundan farklı olmalı.

Sorun bence dev şirketlerin ve teknolojinin nasıl organize edilmesi gerektiği, sadec onlarınsınıfının sorunu olabilir. Emekçiler için sorun, paylaşma ve
konumuzun özetindeki EMEK-DEĞER teorisini sorgulamaktır günmüzde.

Evet, biraz uçuk-kaçık bir yaklaşım gibi:)
tartışmayı ateşleme ve dinamitleme gibi:))

gaykedi dedi ki...

kapitalizmi kuyruğunu yiyen yılana benzetiyorum ben... bir de başta anlattığınız anektodun bir farklı vesiyonu aklımda kalmış benim; arabasının motorunun çıkardığı rahatsız edici çınlamayı bir türlü çözemeyen ve bir kaç tamirci dolaşan adamı en sonunda çok meşhur ustaya gönderirler...usta kaputu açar, sesi dinler ve bir vida sıkar ses kesilir, müşteri çok sevinir, borcunu sorar usta 50 lira deyince adam 1-2 dakika süren bir iş için bunun fiyatın çok pahalı olduğunu söyleyince, usta "40 sene + 1-2 dakika" der :)

Adsız dedi ki...

Emeksiz yemek olmayacağına göre, üretmek moda olacak, sonuç toplumsal zenginleşmeyi hızlandıracak, toplumsal zenginliğin akordu yapılarak, bir ömre eğlenme-mutlu olmak için her bireyin payına düşecek kadar yatırım ve zaman ayrılabilecek.

...sozunuz hayal degil.

Uzay Yolu filimleri en nihayet birer senaryo. Ama yasam tarzi uc asagi bes yukari insanlarin kacinilmaz gelecegi.

Nasilmi?
Benim oglum gecen sene Uzay Istasyonundaki astronotlara mesaj gonderen okulun ogrencisi.
Ben internetle aninda Turkiye ile goruntulu konusuyorum.
Babam ilk kez telefonu askerde kullanmis.
Dedem ilcesine telgrafin gelmesi icin Ankaraya yazi yazan bir mudurdu.
Onun babasi, oglu 1918 de liseden mezun oldugunda onu almak icin baska sehre iki gun at uzeride yol gitmis.
...
Ve bunca fark 100 seneden az bir zaman icinde oldu bitti.

Buyuk dedeme o atin uzerideyken torunlarinin 100 sene sonra ne yapacagini sorsaydik belkide akli bile almazdi...

...belkide alirdi.

Demo dedi ki...

Selamlar...
...hatta üretim araçlarının sahibi de yerine göre emekçidir.
Hatta sı yok. En ciddi üretim aracı emektir. Çünkü; Emeğin olmadığı yerde üretim araçları atıldır.
Üretim aracınıda neticede emek kullanır...
Mafya-dilenci-hırsız, toplumun - ülkenin iyi ve doğru yönetilmemesinden kaynaklanan gelişmelerdir.
Devletin boş bıraktığı alanları bunlar doldurur.
Her ne kadar yaşadığımız dünyada "vahşi doğa" gerçeği varsa da, biz insanlar yaşam alanlarımızı uygar ve evcil olarak düzenliyoruz.
Dolayısı ile yasalarda vahşi yaşam koşullarına değil, uygar ve evcil yaşam koşullarına döre düzenlenir. Buna benzer ifade düşünürleri geçin peygamberlerde (hepsinde) mevcut.
Dev şirket ve ciddi teknolojiler, devletin kontrolünden asla çıkmamalı. Çıktığı anda emek zaten "hiç" olur (Ülkemizdeki kapitalist uygulama).
EMEK-DEĞER teorisini sorgulamaktır günümüzde
Emek-değer teorisi çoktan sorgulanıp, doneler ve veriler toplanıp ortaya koyuldu.
Bunu bugün bir daha sorgulamak demek, yada sorgulanmasını istemek liberalizmin zaman kazanarak, at oynatmasına izin vermek anlamı taşır.
Tabi burada Liberalizmin, kapitalizmin maske takmış yada parmak izi bırakmamak için eldiven takmış hali olduğunu bilmek gerekliliği vardır.
Bir şekilde eğer böyle düşünmeyip, liberalizmi (mantıksız ama yapan çok) başka şekilde yorumlamaya kalkanlara zaten sözüm olmaz.
Son söz;
Yazınız güzel. Bu konu üzerinde çalışır ve emek vermeye devam ederseniz.
Ağacınız, 2 sene kadar sonra en iyi meyveyi verecektir.
Dostça kalın.

zihni örer dedi ki...

Gaykedi
ve
Haydar Eren Dostlar,
katkınız için teşekkür ediyorum.

* * *

DemotikE,
ilk kez konuğumuz oluyorsunuz.
Büyük harflerle HOŞ GELDİNİZ:)

Son söz;
Yazınız güzel. Bu konu üzerinde çalışır ve emek vermeye devam ederseniz.
Ağacınız, 2 sene kadar sonra en iyi meyveyi verecektir.
Dostça kalın.


Bundan kuşkunuz olmasın, bu konu üzerinde çalışmaya devam edeceğiz hep birlikte.
Söz, Dostça kalacağım:)
Teşekkürler.

aysema dedi ki...

Mimlendiniz efendim!

Eleştirel Günlük dedi ki...

Sevgili Zihni kulum diyorsunuz ki "Bunu her kuluna reva görmeli Allah diyorum."

Seytan canimi alsin ki benim bir katkim varsa bu islerde...

Saygiyla,
Allah