16.3.09

MART MİM’İ VE SÜPER EGO


Kim başlatmışsa Blog dünyasında bu ayın asaletine denk düşen BİR KONU seçmiş.
Konu bu ayın asaletine denk düşse de sorulan kişinin libido freni süperego olunca, sorunun cevabı da bir o kadar patinaj refleksine müsait.

“Hangi blog yazarıyla sevişmek istersin?” biçiminde sorulmuş.

Sevgili eLEŞTİRELgÜNLÜK e sormuşlar ve O da aydın kimliğiyle cevaplamış; topu buraya fırlatmış.
Şimdi, bir top var elimizde; bu topu sektirip de kimselerin camını kırmadan bir başkasına fırlatalım mı? Yoksa, “sevişme” kavramının yan ürünlerinden sayılan –genel anlamada-fantezi gerçeğini inkara mı kalkışalım?
“Sevişmek” konusu “cam kırmak”la eşdeğer bir konu mu ki?
Eskiden öyleydi, hatta günümüzdeki eskilerde de öyle hala…
E.G. bir konuğuna eleştiri cevabında çok duru özetlemiş bu pasajı, aynen katılıyorum:

…Ayrıca ben sevişmeye düzme diye hiç bakmadım. Sevişmek iki kişi arasındaki güzel bir doyumsal (hem tensel hem de tinsel) ilişkidir. Düzüşmek sizin (i…….da) erkeğe verilmiş bir imtiyazdır. Ben insan olmak için de bu imtiyazları bile red edecek kadar insanim. Düzmek bir hayvana yaraşır.E.G.

Bir başka boyutu,
“Hangi Blog yazarıyla sevişmek istersin”? sorusunun gizli yerinde sanki bir blog yazarıyla sevişme önceden gündemimizde ya da fantezimizde varmış gibi ittirilmiş bir soruyla karşı karşıyayız.
Soruda “aranan özne” etik sınırların mekanına uymuyor bana göre. Bu durumun “bana göre”sini belirleyen dinamizm ise, karşıdakinin aynı konuyu algı kapsamıyla sınırlı. Yani ,kendimi onun yerine koyarak bir değer algısı yaratmak. Bu sınır, insan ilişkilerindeki uzlaşı ve güvenin çapıdır da…
Tanış olmak aynı zamanda kişilerin hassas sınırlarının deklare edilmesidir birbirlerine. Bu deklare ediş sessiz ise, toplumun ortalama değer yargısı ölçü alınabilir. Sesli ise zaten karşıdakinin yaşam felsefesi ip uçlarını verir. Size düşen o sınırlara saygılı durabilmek.
Söz konusu fantezilerimizi frenleyebildiğimiz ve kapıp koyverdiğimiz dönemlerimiz olmuştur ve olacaktır yerince elbette.
Özellikle bu Mart ayında erkek doğasının vazgeçilmez bir parçası olduğu kesin. Ama bunu doğru zamanda ve doğru yerde olmak koşuluyla, süperegomuzun insafına bırakırız.

E.G.nin dediği gibi, evliyiz ve mutluyuz bu halimizle. Öyleyse bu fanteziye bu mekanda YOKUM.
Son olarak, bir özlü söz(üm) ile konuyu eleştiriye açalım:

Hükümetimizin enflasyonu Evangeline Lilly’nin mayosuna benzer, düşer ama, açılan yeri fark etmezler.
Ama her açılan böyle Martl’ık olsa, enflaasyon ile de sevişirdik:)
Gaykedi'yi ve KSENON'u
Mimliyorum.

5 yorum:

Eleştirel Günlük dedi ki...

Cok guzel olmus hocam. Bir de iyi siyrilmissin isin icinden...

Ama bu oyundan ben eglenmedim dersem yalan olur valla.

Eleştirel Günlük dedi ki...

Unuttum yahu! Ayrica linkler ve mart ayi ile baglanti oldukca kivrakti :-)

gaykedi dedi ki...

zihni bey bu mim bana umarım ulaşmaz diyordum, biraz düşünmem lazım ama eğer yazmaz isem peşinen özür dilerim :)

zihni örer dedi ki...

Her zamanki halim budur sevgili Dost. işin içinden sıyrılma gibi bir zorlanma içine girmedim doğrusu:)
Bu konuyu bir niyet açıklaması olarak değil, hayatın bir gerçeği kapsamında, düzeyli bir yaklaşımla, bir edebiyat örneği olarak irdelemeye çalıştık. İkinci iletinde beni doğruladığın anlaşılıyor ki, sevindim:)
Korkum, ön yargı tufanına uğramaktı! Umarım uğramam.

zihni örer dedi ki...

Anlıyorum Sevgili Gaykedi,
sanırım yanlış zamanda bir talep?

İğneli bir konu, beklenti içine gimeyelim, haklısın.

Uygar insanların hiçbir soruya veremeyeceği cevap, o konuda fikirsiz ve korkak olamaz diye düşünüyorum. Ama zaman ve içinde bulunulan konum buna engel olabilir diye düşünüyorum. Bunu senin de böyle düşündüğünü biliyorum.