24.10.10

SEVİ-ni-YORUM

“Bir sonbahar günüydü”, diye başlayan bütün öyküler, hüzne itekleyiverir insanı.
Dalını terk etmiş bir yaprağın toprağa doğru yolculuğundan alır gücünü. Yeşilden sarıya dönüşümün bir “tükenmeye” gidişin de yol hikayesi olduğunu anlamak zor olmaz.

Bütün renkler her zaman “çeşitliliğin” eşitliğini ifade edemiyor politikadaki gibi. Bazen sonbaharda hayatların dalına tutunabilme istekliliğinin göze çarpan gücü de olabiliyor.

Tomurcuklarla çocukluğun, meyveli bitkilerle olgunluğun, sarı yapraklarla yaşlılığın özdeşliği bütün hüzünlü şiirlerin ve şarkıların ham maddesi olarak büyük sermaye.
Özellikle şiirlerin üstüne abandığı sonbaharlar, sevgililerin arka profilden (giderken) çekildiği resimlerin ağrılarıyla tamamlar melodisinin dramını. Renk tonları, yağmur bulutları griliğinden ibaret.

Yine bir sonbahar haftası.

Henüz doyamadığımız Yazın sonundan kör bıçakla kesmeye çalıştığı bir hafta. Canları gafil avladığı bir zaman dilimi… Güneş, bir yaz boyu kendine çektiği yağmur damlalarını bir öfkeyle iade ediyor gibi... Öfke bu ya, nasıl ne zaman ne kadar iz bırakacağını kim kestirebilir ki! Eşya-insan, insan-insan, karı-koca.. tüm ilişkilerde arızalı anlakları tetikleyen sevimsiz koşulların sevimsiz duygularıyla donatılmış bir haftanın işgalindeyken.
Derken, “öfkeye baka baka kararan” bir haftanın sonu yine gelmeye başladı.

Her “son” bir başka başlangıcın ucunu tutar ya elinde?
İşte o başlangıcın hıncı, tüm renk ve ışıklarıyla “intikam öfkesini” gökyüzünden üstümüze akıtır gibi…

Burası bir başka coğrafya. Renklerden sarıyı papatyaların göz bebeği biliriz. Yeşilin koyusu yaprakların dallarını terk etmesine direnir. Deniz ve gökyüzü. Öyle iki mavi ki, arasında hem dost hem de tost olmaktan kaçılamaz. Bazen bulutları süs niyetine vazosunda saklar.

Evrende tek dünya ama her kişinin kendi evreninde kendi dünyası var..
evrende yalnız dünya ama, kendi dünyanızda yapayalnızlığın “dünyasızlık” olduğunu da iyi biliriz. İki dünyadan tek dünya yaratmanın tadını çok daha iyi…. Yarattığınız tek dünyanın -şimdilik- uydusu konumunda, hızına ve seyrine kılavuzluk yaptığınız iki ayrı dünya daha, çocuklarınız..

Kendi kurduğunuz ortak dünyanız kendi yörüngesinde kendi ahengini birlikte yarattığınız melodik ritimle tamamladığında ve yeni bir tura çok net bilinmeyen zamanın sonuna doğru yol aldığında, “ortağınızla” oluşturduğunuz bale figürlerinin bestesini doğa çoktan yapmıştır farkında olmayarak. “Bilinmeyen” denilen zamanın seyrini hiç hesaba katmasanız da, bir gün aniden gelebileceğini düşünebilmeniz pahasına hızlı dönecek bir dünyadasınız. Başınız da birlikte dönerken, Ortağınız çoktan “Sevgili” mevkisini restore etmiştir artık.

Yeşilin olmadığı yerde, yağmurun sel felaketinin mimarı olduğuna bakmayın, bizim burada yalnızca bitki yeşilinin sarıya yönünü durdurması değil aynı zamanda sevdamızı yeniden yeşerten yeni bir haftanın habercisi. Sözüm ona, Mutlusunuz.
Kundağınız, hazzın doruklarında, sevgilinin kolları oluverir günahsız, kaygısız ve ilk günlerin tüm heyecanını yeniden yaşayarak.
Sevgilinin kokusu, portakal ve bil umum çiçeklerin kokusuyla kokteyl oluverir her yanınızda gün boyunca. Sözcükleriniz bir başka ağır, öpücüğünüz ve öpülüşünüz bir başka tad taşır tüm desteklerin tezahüratında. Bal üretirsiniz adeta arıların yokluğunda. Her adımınız bir dans figürü, her sözünüz şiirin ilkbahar izlerini taşır dilinizde ve yüreğinizde. Aynı zamanda bir başka güzel, bir başka güçlüsünüz.

Unutmadım,
“Her son bir başka başlangıcın ucunu tutar ya elinde” demiştim.
Kazandığımız mutluluğun tasarrufu, zor zamanların sancısız geçişlerinde harcanacak sermayenizdir artık. Ak akçe gri gün için değil midir. Asıl olan, sevda savurganlığı yerine, sevgili hayranlığı değil midir.
İki gönül ile bütün samanlıkların seyran olacağı bir ahenk….
Her heceniz, her sözünüz, her adımınız, her enerjiniz kontrolünüzdeyken hamleniz yerinde ve doğruysa, bir gün size sermaye olarak döneceğini bilmelisiniz.

Yoksa, “keşkeler” yumağında sarmalandığınız anların şaşkınlığı bir tek mevsime boğacaktır sizi,
 Sonbahar…
ve “sarı”nız tutunduğunuz dalın bağlarının çözülüşü ve benzinizin rengi olarak tescillenecek, öylece kalacaktır yakın sona doğru.

22 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

“Her son bir başka başlangıcın ucunu tutar elinde”
Sonbaharı öyle anlatmışsınız ki etkilenmemek imkansız. Teşekkürler.

aysegul dedi ki...

"Sözüm ona, Mutlusunuz"..
Mutlular,mutluyuz ve ınsanlar mutluluga laık Yoldas.Oldukca yutkunarak,hezmederek okudum bı kac kez.Mavı,yesıl-Denız,orman renk tonları ve karışımı
"grı" renkler, en cok da ıhtıyacımız olan ama unutulmus,dusunelemeyen grı renklerı cok ama cok severım yoldas! Bır baslanggıcın ellerınden tutarken ellerımız,hazırım ben butun ıntıkam sevabına derdımızı,
mucadelemızı anlatmak ıcın yoldas. Sanatcıların yakın sonunu kabul etmıorum yalnızca,bunun ıcıne senı de katarak yoldas.Cok cok
ama cok guzeldı hepsı!!!

SEVİ-ni-YORUM

Hep ama hep -çokça- duygusal yaz!

Zeyno dedi ki...

Mutlu Çelik'in bir dörtlüğüyle katılmak istedim...

Ne vardı saçını dökecek
Be koca çınar
Gücendiğim sen değilsinki
Gücendiğim "sonbahar"

G'(üzün)den sonra
H (üzün) geliyordu değil mi?

zihni örer dedi ki...

Evet sevgili Dost,
hayat devridaimlerin zincirinden ibaret. Önemli olan ek yerlerini sağlam tutabilmek.
teşekkür benden:)

zihni örer dedi ki...

ayşegül'üm,
mutluluk en çok da sana ve çağdaşlarına yakışır Yoldaş:)
ama üzgünüm, dünya gittikçe daka çok kirleniyor, doğasıyla, iklmleriyle, politikasıyla, bencilliğiyle...

Hiç merak etme sevgili yoldaş, biz ölsek de yaşlanmaMaya yemin ettik:)

seni seviyorum deli kız:) başka ne diyeyim ki...(bizim burda "deli"=olağanüstü sevimli ve zeki demek).

zihni örer dedi ki...

sevgili Zeyno,
ne güzel yerinde bir dörtlükle karşıladın:)
tek harfler "h" ile "g" yer değişince nelere kadir oluyorlar değil mi:)
teşekkürler.

aglea dedi ki...

bu yazıyı gelip gelip okuyorum. önce şunu demem lazım. çok cömertsin. bu çok özel ve sen bizimle paylaştın. üstümüze sindirdin güzelliği. bir de şey demek geliyor içimden, hiç geçmesin bu "SEVİ-ni-YORUM", "O"nun ve senin üstünüzden hiç gitmesin. ama sıradanlaşır di mi o zaman. kıyamaz insan. an kalsın ister:)

Eleştirel Günlük dedi ki...

Ooooo size sonbahar erken gelmis! Ama sonbahara da guzeldir... Sonbahari seviniz! SoMbahari da...
http://elestirelmedyagunlugu.blogspot.com/2009/10/sombahar.html

zihni örer dedi ki...

aglea,
hani "paylaşıldıkça çoğalır"dı ya?
işte ondandır cömertliğim. bir koyup beş almak bu olsa gerek değil mi:)

evet evet, cevabını da çok net verdin:"sıradanlaşmak" ya da bayağılaşmak... tek mevsim talep etmek gibi...
dileğin kanun hükmünde kararname olacak:))
bir de, şımartıyorsun:)

zihni örer dedi ki...

E.G. kardeşim,
senin soMbahar'ın bizim coğrafyadan biraz daha som altın sarısı gibi sanırım, çok renkli.
Aradaki tek fark, oraların gavuristan olması?

Adsız dedi ki...

Bugün uzun uzun seyrettim penceremden sonbahar renklerini..şöyle ortaya karışık kendimi biraz da..hiç umutsuzluk çökmedi aksine onca yorgun düşüncelerin ardından, ruhumu saran garip bir sıcaklıkla seyrettim bu son denilen ama yeni bahara gebe süreci..ve ilk kez kendimi daha hazır hissettim yarınlara.görebildiğim her karede sanki ben vardım..meliha..

zihni örer dedi ki...

"ruhumu saran garip bir sıcaklıkla..."

bütün mesel bu ya?
"olmak ya da olmamak" gibi.

ruhu herhangibir sıcaklık sarmışsa,
kuzey kutbuna demir atar "GÜNEŞ" ve mevsimleri teke indirir:)

belki de o Sensin:)

hoş geldin meliha,
o "garip sıcaklığı" da çözer ve yazarsın umarım:)

A. dedi ki...

Zihni abi , duygularım çok donuk,çok soğuk.Hissiz bir insan olarak geziyorum 3 gündür .Kızınıza eğitim yolunda başarılar dilerim.Ben davamı devam ettireceğim , benim geçtiğim yollardan o geçmek zorunda kalmasın gönülden diliyorum. Ama lütfen birisi bana benim anormal olmadığmı söylesin. Bana sen 3.sınıf dünya vatandaşısın buna layıksın diyen bozuntu kendisini bunu macar memurun yanında söyleyerek 4. sınıf vatandaş ettiğnin hiçmi farkında değildi acaba? Ve kim kime ''paran var bilkentte oku diyebilir Zihni abi ? ''

zihni örer dedi ki...

Sevgili Ashley,
Senin eğitim hakkına engel olan nedenler olarak, Macarlardan önce, bizi dünyada sevimsiz kılan, gelmiş geçmiş bütün tarih ve politikacılarımızı kara listeye aldım. Daha sonra Macarlar ve benzerlerini... her bireyi aynı kefeye koydukları, insanlara toptan bir kalıp mantıkla değer biçtikleri için...

Hayat mücadeleyle dolu, gerçek büyük başarılar büyük engelleri aşarak elde edilebilir. İçinde torpil olmayan, mücadele ürünü olan kazanımların tadı bambaşka, az bile olsa miktarı.
Haklı öfkeni anlıyorum ve bu öfken acizliğin değil, haklı bir talebin öfkesi olması, seni değerli kılan örneklerden biridir sadece. Bu yolda kendini yıpratma yeter.
Mücadelende başarılar diliyorum:)

Adsız dedi ki...

Sevgili Zihni Bey , ben bana kalsa neler yapacağım ama malesef konsolosluğu arayıp bu tür şikayette bile bulunamıyoruz bu aşamada.Avukat sadece işlemleri uzatır ve zorlaştırırsınız dedi. Bunun dışında zaten bilindik bir gazeteden de röportaj için bekliyorlar ama dava sürecini etkilemek istemiyoruz şu an için sessiziz.Bloğa yeni yazı ekleyeceğim 2-3 güne kadar ayrıntıları yazacağım sizlere.Ama üzüntümüz hala çok sıcak ve utanç verici hakaretlerden dolayı Ashley uyuyamıyor.Sizleri bile n çok etkiledi,birde bizi düşünsenize?

zihni örer dedi ki...

RDH merhaba,
seneye bizim de böyle bir mücadelemiz olacak. Ashley'i bu duyarlılıkla biraz daha iyi anlıyorum. Umarım başarırsınız da, müjdeli haberi alırız.
Bu sayfanın anafikri olan "mutluk" esintisi yerini bulur:)
Ashley'in bir yıl yitirmesi çok da önemli olmamalı. Bazı yitikler daha fazlasını üretmenin motivasyonu olabiliyor ve geriye kalan yaşamda daha dikkatli olunması için bir "uyarıcı" da olabiliyor. En azından böyle algılayıp, gücünü yitirmemesini önerebiliriz.

Tomurcuk dedi ki...

"Keşke"leri, "Öfke"yi ve "Hüzün"ü ne güzel özdeşleştirmişsiniz sonbahar ile. Acı hatıraların, pişmanlıkların, solgunluğun abideliği yapıştırılmış kalmıştır üzerine zavallı mevsimin.
Eee bir günah keçisi lazım tabii.
Ama en çok "Keşke" yaraladı beni, herşeyin doğal akışında sonbahara gelmesi normal de "Keşke"ler bizim elimizde değil mi? Hiç "Keşke"niz olmaması dileğiyle!

zihni örer dedi ki...

Sevgili tomurcuk,
bilirsin, keşkelerin panzehiri beyazlanmış saçlardır:)
bu yüzden bir şiirde demiştim, beyaz saçlarla kara yürekleri renk düellosuna devet etmiştim:)

evet, zavallı mevsim ama, Ekim aynı da bağrında taşıması bir başka baharın hasat mevsimine ev sahipliği yapıyor olması bir başka kutsallık değil mi?

Adsız dedi ki...

biraz geriden takipçiyim ama olsun sen mesafelere aldırmazsın:)..sonbaharla ilgili sıcak hislerim neden mi? sanırım herzamandan daha çok kendime ihtiyacım varmış bunu farkettim belki de..nasıl anlatsam..hep başkaları için sevgimi bonkörce harcayıp kendimi ötelediğimi farkettim sonunda.ama öyle böyle değil haaa:))yaşadıklarımdan pişman olmak adına da değil bu farkediş..bendim ve benim mevsimlerimdi bir açıp bir solduran..ama öyle şeyler oluyor ki bir tutam göğsünüzde hissettiğiniz hatıralara bile, dönüp bakmaya cesaretiniz kalmıyor..üzüldükçe üzüyorlar..sonra gel zaman git zaman acı sancılar ardından farkediveriyorsunuz kendinizi..güneş gibi yine ve yeniden doğuyorsunuz ya (benn gibi:), işte tüm renkleriyle garip bir hüzün de yaşatsa, sanki kendimi görüyorum bu sonbaharda..çook şeyi geride bıratım, kendimi taktım koluma:).bilmem anlatabildim mi?..Meliha GÜNEŞ..

zihni örer dedi ki...

Elbet de anlatabildin de, anladığım, senin anlattıkların kadar:) ama daha anlatacağın bir yığın birşeyler var gibi geldi bana:)
bir uzun iç döküş belki bıraktığın özlü cümlelerinin açılımını yapabilir. uzun bir yazı paklar gibime geliyor bu sendeki mevsin dönüşümlerini,
ne dersin
sevgili Meliha Güneş:)

Adsız dedi ki...

bak bu da sıcak geldi:)..evet belki de haklısın..yazmak bana da iyi gelecek ara sıra..senin dostluğunun iyi geldiği gibi. çok teşekkür ederim Zihni..meliha güneş..

zihni örer dedi ki...

"yazmak,
iyi gelmek,
benim dostluğum,
meliha güneş"

Ahmet Maranki duymasın bu şifa gurubunu:))