1.12.11

Zade ile zede çelişkisi

İki günlük mevsimsel bir baş ağrısından kurtulmanın coşkusuyla güne başlarken, akşam haberlerinde gördüğümüz tablolar, coşkumuza karşı kuvvet olarak atağa geçiveriyor.

Kadın-çocuk öl(dürül)me sayısı, düzenzede-kaderzede, ekmekzede-savaşzede, eşzede-aşkzede… oranları ortadayken, rutin bir baş ve moral ağrısından seslice söz etmek ne garip bencillik! Bunlar geldi geçti aklımdan.

Şu pratik hayatımıza bakın, tarih bilgilerinizle karşılaştırın, “zade” ile “zede” yansımasında, emek ile asalaklıktan başka ne görebiliyorsunuz? “Dersim katliamı”nda bile “zede” ile “zade” çelişkisini vurgulayan yok. Yani, isyana sürüklenip kırılanlar ile ondan nemalanmak isteyenler arasındaki farkı….

Ağanın “a”sı eşeğin “e”si insan kaderini böyle tersine çeviriyorsa, zihni’nin “z”si de bu kadere çomak sokmaya çalışır. Bu iki tersliğin başında olmanın rastlantısal utancını arsızlığın duvarına yapıştırır.

Zade ile zede çelişkisi Emek ile sermaye çelişkisi nin fotokopisi gibi…

ZAde: Türk Dil kurumuna göre “dürüst, doğru adam” imiş.
Bu imaj farklı ideolojik kültürlerde farklı anlama gelir de, hangisi egemen ise halkın bilincine onun paradigması monte edilir.

“Evet bütün şeyhzAdeler, asilzAdeler dürüst adamdırlar; hepsi alınteriyle geçinen, kimsenin emeğini sömürmeyen insan demektir” (külahıma anlat diyenler sol yana geçsin)

“Zede” sözcüğünün TDK internet kayıtlarında bulunmaması da “komünist propaganda”ya karşı önlem olabilir”!

Bayramlarda seyranlarda kahramanlık ve inanç nutuklarında dünyaya meydan okurken, dünya “yaşam kalitesi” sıralamasında patlak balonun içini palavralarla doldurarak uçurma çabamız ne komik!

Çoğunluğun ancak demokrasiye dolgu malzemesi yapıldığı ülkemizde yaşam kalitesinin vasatlığına alıştırılmışsak, hayata dair hiçbir sürpriz şaşırtmaz, panikletmez ve korkutmaz
Buna karşılık bağışıklık sistemimiz güçlenir ama acıma duygularımız da –istemeyerek-matlaşır!

Bir acı haberde aklımıza ilk gelen “nasıl bir yardım katkısında bulunabileceğimiz?”… Ardından, yakın çevremizde yardıma çeşitli derecelerde muhtaç insanların sıralaması ve zedeler ile zadeler arasındaki uçurum!…

Kendi çemberimizde paniği ıskalamış olan benliğimiz burada tamamen dağılıverir. Nasıl dağılmasın ki, yardım çıtası aniden yükseliverir ve çember oldukça genişler.

Hükümetlerin devlet bütçesini toplumun homojen olamayan yapısına hangi ideolojinin ahlak, kanun ve geleneğine göre dağıttığı ve bu toplumdaki imtiyazlıların korunduğu noktaları sorgulamak geçer içinizden. Zede ve zade arasındaki fark, hümanist duygularınızın devreye girdiği oranda açılıverir.

Her şeye rağmen “ilk yardımda öncelik”in evrenselliği, etiği, hümanizması ve hiçbir koşula bağlı olmaması, ardından vijdan denilen etik mekanizma işleyişini sürdürmeye devam etmesi ilkeleşir ve kendi sol benliğinize dönmeyi başarırısınız.

Sol benliğin diğer hümanist görüntülerden farkı vardır. Acı ve yoksulluk çekene yardım etmek ve zekat vermek sevabı benciliği ve mahcubiyet görüntüsüne tanıklık yerine, mutluluğu güvenceye alınmış insan görmeyi tercih edersiniz. Zade ile zede arasındaki farkı kapatmak için biraz politize olmaktan başka yol bulamazsınız.
Ya da kendi kabuğunuza çekilip, fasit (ya da faşist) dairenizde dönüp durursunuz!

4 yorum:

aysema dedi ki...

Sevgili Zihni,
"Zade" sözcüğünün ilk anlamı oğul,evlat anlamını taşıyor. Soyadı kanunundan önce sıkça kullanılan bir sözcük. Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai Recai'nin oğlu, Paşa'nın oğlu)...
Ancak sizin belirttiğiniz anlamı da var ikincil olarak. Onlar da asil-zade oluyorlar belirttiğiniz gibi...

Zede sonuna geldiği sözcüğe uğramış anlamı katıyor. Ve uğrayan her kötü şey nedense en çok emekçilere dokunuyor. Felaketzede, depremzede...

Zedeleyenler pek çok durumda kazanıyor galiba. Depremden çok onların yaptığı çürük binalar öldürüyor ve onlar hemen yenisini yapmanın yollarını buluyor. Yeni felaket gelinceye kadar kazançlarına kazanç ekliyorlar.

Bizler buralarda oyalanırken onlar para kazanıyorlar, parayla her şeyi satın alıyorlar. Büüüüyüükkk adam sayılıyorlar. Hatta parayı basıp vekil, parayı basıp bedelli oluveriyorlar...

Yanlış yaptık dostum. Para kazanmayı bilmedik. Dönem akıl,bilim çağı değil; paran kadar konuş devri!
Onun için tüm okumuş yazmışlar dışlanıyor, tuu kaka durumunda olanlara şaşırıpkalıyor...

Harika bir yazı olmuş yine.

zihni örer dedi ki...

Sevgili Hocam,
belirttiğiniz gibi "zade"nin birinci anlamı değil de, ayrıcalıklı durumu çağrıştıran ikinci anlamının daha yaygın olduğunu düşündüğümden konuyla ilişkilendirdim.
"Soy" ile övünmek düzeninden "yetenek" ile övünmeye düzenine bir türlü geçemediğimizin isyanı var bu yazıda. siyasal yelpazede osmanlı-cumhuriyet rekabetini de kapsar. Günümüzde Aydın düşmanlığının altında yatan güdü de zadeliğin kompleksi olmalı değil mi?
zadelerin osmanlıdan sonra da üst mevzileri kapmış olmasının çelişkileri değil mi kaba kuvvet yatırımları...

katkınız için teşekkür ediyorum efendim:)

ali zafer sapci dedi ki...

Yine düşündüren bir yazı, teşekkürler.

zihni örer dedi ki...

Benden de eşekkür vefalı ve motivasyon hazinesi Dost:)