8.1.07

demokraside seçmen akordu

bir teori


Bir odacılık mesleğinde tahsil aranırken,
Bir şirket, çalıştıracağı insanda eğitim ararken,
Hayatın bir çok alanında eğitim zorunlu tutulurken,
Toplumu yönetecek ve yaşamsal geleceğini güvenceye alacak bir hükümetin çıkarılması neden cahil çoğunluğun kararına terk edilsin?
Neden cahillik ödüllendirilsin?
Cahillik kişinin elinde değil, sistemin çarkında yuvalanmıştır diyebilirsiniz.
Öyleyse, bu sistemin çarkına çomak sokmanın da bir ateşleyicisi olsun bu teori.

Bu kadar sıradan bir iş midir hükümet belirleme işi?
Bilgisiz-kaygısız insanların, kendine yararı olamayanların, hakkını aramayı bilmeyenlerin bu ülkeye yararı olacakları seçmede nasıl doğru karar verebilir?

Ehliyet eğitimini almamış bir insana nasıl araba kullanma yetki ve hakkını vermiyorsanız,
Eğitim düzeyine de seçme hakkını “orantılı” vermelisiniz.
Çünkü, biri bilgisizlikten dolayı kendi canı ve birkaç canı yok etme riski taşıdığı halde,
ikincisi, bir neslin geleceğini yok etme riski taşımaktadır.

Bu önerinin, temel insan haklarını zedeleyeceğini asla düşünmüyorum. Kaldı ki mevcut durum, temel toplum haklarını ve dolayısıyla insan haklarını arama mekanizması olan bilgi edinmeyi fazlasıyla ihlal etmektedir.
Ehliyetli insanların toplumu yönetmesi, ayrıca cahilliğin de ortadan kalkmasına,
toplumun her zaman daha ehliyetli insanlar tarafından yönetilmesine, kalkınmanın ve genel yararın daha hızlı kazanılmasına katkı sağlayacaktır. Oyunun oranını beğenmeyen kişi kendini bilgililer havuzuna atmak için azıcık çaba sarf edecektir.
 Bir şirket ya da kamu yöneticisi çalışanını terfi ettirmek ve daha kaliteli sonuç almak  için iş bilgisinin geliştirilmesini isteyebiliyorsa, demokrasinin asgari kültürünü edinmek için de bir müeyyidesi, kışkırtıcısı olmalıdır.

.................
Bu yazının bu sayfaya yazılış tarihi (yukarıda görüldüğü gibi):
 8/1/2007
Manken Aysun Kayacı'nın NTV'de konuştuğu tarik ve sözleri, benim yazımdan yaklaşık 1 yıl sonra:

27 Mart 2008 tarihinde NTV'de yayınlanan Haydi Gel Bizimle Ol adlı programda Kayacı, “Ben demokrasiyi de sorguluyorum vergi veriyorum niye vergisini vermeyen, çok özür dilerim herkes üstüme gelecek ama kalıp olarak söylüyorum, 'dağdaki çobanla' benim oyum eşit mesela, niye?

https://tr.wikipedia.org/wiki/Aysun_Kayac%C4%B1#:~:text=27%20Mart%202008%20tarihinde%20NTV,benim%20oyum%20e%C5%9Fit%20mesela%2C%20niye%3F

Bekir Coşkun ise "göbeğini kaşıyan adam" başlığıyla Hürriyet'te yazdığı makale tarhi:Mayıs 03, 2007 00:31 (benden 4 ay sonra yazmıştır.
https://www.hurriyet.com.tr/gobegini-kasiyan-adam-6449176

***
Görüldüğü gibi, yazılanların içeriği bire bir aynı olmasa da, benzer konuya dokunan ilk yazı bu sayfada yazılmıştır./Araştırma tarihi:16/10/2023

not:bir yıl sonra aynı konu: BURADA
tartışılıyor.

16.12.06

bir AŞK kritiği


sevgililer gününde, Haberalanya Gazetesi'nde yayınlandı











14 Şubat’ın “sevgililer günü ilan edilmesinin özel nedenini bilmiyorum ama, neden bir kış ayına rastladığı, “ya ocak ısıtır ya kucak” özdeyişine götürüyor insanı.
Hani,
KEDİLERİN “Mart sevdası”ndan esinlenilse?...
Damardan akan kanın fıkıf fıkır kaynadığı iki sevgili, yine kucak muhabbetinde farklı keyif çatarlardı.
İki sevgili
KEDİNİN damdan dama uzun atlama rekorunun ve yüksekten düşme riskinin, aşka doğru orantısından başka ne olabilirdi bu ay?
Çiçek özlerinin, arıların hortumlarına çektiği cilvenin esprisi, Mart ile Güneşin ittifakına bağlanabilir ancak. Bu ittifak protokolü, arı-çiçek-insan arasındaki “afro-dizayn” problemi de çözer aynı zamanda. Ve sonra, temel içgüdüyü gıdıklayan sihirli bir maddenin ortaya çıkmasını sağlar. O “kara kovan balıdır”. Muz liginde bir afrodizyak..
İşte sevgi ve sevgili kavramına giden başka yol.
Sokrates’e sormuşlar,
-Hocam, erkekler kadınların ellerini neden öperler?
-Eee, bir yerlerden başlamak gerekir, demiş.
Sevgili olmanın icraatları bunlarla sınırlı değil elbette.
“Gülü soluncaya, seni ölünceye kadar..” sevme ilhamı yine bahar müjdesinden alınmış olunmalı. “Güller ve dudaklar” adına yazılmış olan romanlar da öyle. Sokrates’in fetvası ise olayın bir turunun finali olabilir belki.
Demek istiyorum ki, “aşk” gibi kutsal bir dinamitin patlatılabileceği zaman-mekan ve diğer koşullar da önemlidir.


Antrenmansız sevgililerin yalnızca sevgililer gününde “seni seviyorum” demesi, dilin hamlamasına neden olabilir; ama çiçek satıcıların sevgilileri hariç.
Aşk ilhamı- sevmek bilmeyi, bu iki eylemi sürdürebilmek de sanatsal yeteneği gerektirir.
Bir sağlıklı insan sevme yeteneğine sahip olabilir; iki sağlıklı insan ise sevgili olabilir.
Gençliğinde aşk vurgununa yenilenler, yaşlılıkta kalp krizini yenerler (bu reçete de benden).
“Bir gün sevgili olmak yerine, her gün sevgili kalabilmenin” örgütsel politikasını kadınlar yapmalıdır. Çünkü erkekler bu sırada dünyayı kurmakla meşguldürler.
Alman Yeşiller Partisi yöneticileri bir seçim propagandasında bir afiş hazırlamışlar:
-İki sevgili, gözleri kapalı olarak öpüşürlerken çekilmiş bir fotoğraf ve altında iri harflerle şunlar yazılıymış,
-Ey sevgililer, öpüşürken odaklanmak için gözlerinizi böyle kapatın, ama oy verirken asla!!!
Belki o zaman dört mevsim sevgili kalmanın yolu bulunur.
Zihni örer