16.9.07

Gönül sohbet ister SOBE bahane

Neverland (Gülay)’ın daha önce sunduğu “sobe-1” için şunları demiştim:


Görünmez alemin, dostlukları gerçeğini aratmıyor sanki. Sevgili neverland'ı sobelemişler, Neverland da beni sobelemiş. Bu sıcak diyalogların ardındaki, küçük ayrıntılardan, daha fazlasını anlama isteği, sosyolojik gereksinimlerin "sınır ötesi hamlesi" olmalı.

***
Bu ikincisi ve seve-seve bir daha yanıtlıyorum:

Bu sobe disari cikarken yaniniza aldiginiz 6 seyle ilgili; imiş:

-Öncelikle yanıma alacağım ilk sırada Sevgili Eşim vardır.:)) bu biline:)) ( “şey” kategorisine girmiyor bu ama olsun...:))


1-Prensip olarak gömlek ve pantolonun çok cepli olanlarını giyerim. Elimde eşya taşımayı pek sevmem. Çünkü, yürürken ellerimin-kollarımın yürüyüş ritmine uyum sağlaması, yürüyüş zevki verir bana. Sanki uçan kuşların kanat çırpması, y da kuğu gölü bale figürü gibi… (bir de becerebilsem:))

2-Ceplerimde bulunması zorunlu şeyler öncelikle,

kredi kartları-bankamatikler-kimlik-ehliyet...

Hani, acil para ihtiyacı doğduğunda bir dosttan borç isteme devrini kapattık ya artık? Kredi ve bankamatik kartları icat oldu, borç ikramı son buldu. En yakın bankamatik kasası arar olduk. Kasa bir de çay ısmarlayabilse, belki dost boşluğunu doldurabilirdi; ama unuttuk onu! "Sol gözden sağ göze ancak yarar beklenir oldu".

Bankaların kart konusundaki gasplarını da burada yazsam, konu alır başını gider...


Malum ki ülkemiz KAP-KAÇçı cennetidir. Buradan sır veriyorum onlara ki, para kaynakları olan bu cüzdanım, pantolonumun dizden aşağı kısmındaki sağ cebinde durur. Eğer, “sağ”ımda bulunan bu cüzdanı kapmaya kalkıştıklarında, “sol”umda mevzilenmiş bulunan tekmeme de katlanmalıdırlar. Zira, “Sol”um hak yedirmeyi sindirmez:))


3-Cebimin birinde yine kap-kaç asalaklarına karşı savunma amaçlı iki alet bulunur: Bunlardan biri elektrik kontrol kalemi, diğeri “maket bıçağı”. Bu aletleri küçük meblağlar için kullanacak değilim elbette. Para miktarı biraz büyükse bankalar arası geçişlerde, korkutma amaçlı bir çizikle yetinebilirim. (bunu duymasınlar:)


4-Bir başka cebimde, otomobil kontağı ve ev-kapı anahtarlarım bulunur. Genellikle aynı halkada takılıdırlar ama, arabama mazot almaya yanaştığımda, araç kontağını kesinlikle ev anahtarlarından ayırırım, kontak mazot deposundayken, ev anahtarı cebime girer.


5-Bir başka cebimde, araç ruhsatım bulunur. Arasında nüfus cüzdanım ve vergi makbuzlarım... Yol kontrollerinde görevliye sunmak kolay oluyor böyle.


6-Bir başka cebimde, 250 yeni kuruş bulunur; o da bir simit parası:)). Kap-kaççılar nah bulur fazla nakiti üzerimde. Ama kredi kartıma ya da sokakta rastlayabileceğim başkasına yapılacak bir kap-kaç olayına da seyirci kalmayacağım bilinmelidir (tamam mı, anladınz mı düzenin bedavacı ürünleriii:)

Gömlek cebimde en az 3 tükenmez kalem ve kartım bulunur. Kartın arkasına, bir yerde duyduğum şarkı adını, bazen aklıma gelen hoş bir şiirsel cümleyi…vs yazmak içindir..

7-Bir başka cebimde flashdisk 256 Mb kapasiteli. Bir dosta uğradığımda, işe yarar programları alır ya da benekini veririm. Ve bir de cep takozu (tlf.)

***

Sobe nedir?

SOBE: Genellikle kovalamaca, saklambaç vb. çocuk oyunlarında, ebeden önce davranıp daha önce kararlaştırılmış yere ulaşıldığında söylenen söz. (TDK)


aslinda cok karismadigim bir oyun bu, ama sevgili Ilkay sobelemis yazmamak olmaz. dedi sevgili neverland. Zamansızlık nedeniyle mi, yoksa

“sobe” tanımına baktığımızda, çocuk oyunlarında… diye devam eden tanıma göre mi…. ?

Düşündüm de, bazen çocuklaşmak, çocuksu merakları doyurmak, içimizde saklı duran çocuğu sevindirmek.. öyle önemsiz olmasa gerek.


Alanya’da bir mahalle arasında dolaşırken (Sevgili Eşimle), tabanı çimlerle kaplı bir arsa üzerinde, kadın-erkek 8 kişinin çelik-çomak oynadıklarını gördük. Yaşları ortalama 80-90 civarında olan bu GENÇLER’in, Alman-Danimarka vatandaşı karması olduğunu öğrendik.


Daire içine diktikleri yuvarlak topacı vurarak daire dışına çıkarmayı başardıklarında attıkları kahkahayı izlemek-duymak, insanın büyümekten ne anladığını sorgulama ihtiyacını dayatıyordu.

Evet, sobe konusu bu olayı tekrar düşünmemi sağladı.

Sonra, bazen çocuklaşmadan, çocuklarla kontak kurmanın zorlukları da bir başka... Her yaşı hissedebilmek…….

Madem ki adettendir, ben de Can Dostum

CAn Dündar'ı sobeliyorum

Sevgiyle…

------------------------------------------------------------------------------------

13 yorum:

Adsız dedi ki...

Zihni Bey öncelikle kabul ettiniz icin tesekkurler,

Üzerinizde tasidiginiz seylere bakilirsa siz ayakli cantasiniz walla:-)

Arabanin ruhsatini sürekli yaninizda mi tasirsiniz ??

Turkiyeye gidince tatillerde felan ben de yanima en azindan caki almayi düsünüyorum. Ama `ya kullanmak zorunda kalirsam `düsüncesi bunalltigi icin vazgeciyorum.Hangisi daha iyi bilmiyorum, yaninda tasimak mi, tasimamak mi?

Oyunlari severim ama dediginiz gibi zamaninda yazamamak bir icimi kemiriyor.Normalde `canim ne zaman isterse o zaman yazarken`, yazmaya mecbur olunca strese giriyorum , yoksa keske o Danimarkalilar gibi oynasak...

Adsız dedi ki...

dışarı çıkarken yanıma mutlaka! alacağım 6 şey şunlar olmakta:

1- aslında ben de çanta,şemsiye vs vs taşımayı sevmeyenlerdenim! Hatta bazen kadın cinsine dahil olduğumdan bile şüphe edicem ama neyse çoğunlukla yanıma mutlaka çantamı almak zorundayım yine de!

2- o çantanın içindekiler 1. kısma dahil olmaz herhalde o nedenle sayıyorum öncelikle araba ve ev anahtarlarım ayrı ayrı benimle olmak zorundalar!

3- ruhsatım, kredi kartlarım ve ehliyetim olmazsa olmaz!

4- her şıkka birden fazla şey sığdırdım ama yapacak bişey yok maalesef! dördüncü olarak çantamda mutlaka bir adet kitap bulunur! Belli olmaz nerede okumak için fırsat bulacağım! Şu an Fowles'dan Fransız Teğmenin Kadını var mesela! Evvelsi gece aynı yazarın Büyücü adlı romanını bitirdim! çarpıcı bi kitap, herkese tavsiye olunur! en sevdiğim ikinci ingiliz yazar oldu bile kendisi!

5- yanımda mutlaka su olmak zorundadır. 2004 de babamı kaybettiğimden beri artık özellikle araba kullanırken fenalaşabiliyorum, su olmazsa!

6- bir de kendimi alıyorum yanıma ( hahhaha) diyerek şaka yapmak isterdim! ama son olarak aklıma gelen bir şey var mı?? ıhh ıhhı!! hah buldum mutlaka annemle babamın fotosu yanımda olur! Yurt dışın açıkarken bile!

Haydin sevgiler,
Özge

zihni örer dedi ki...

Sevgili neverland,
teşekkürünüz baş tacımdır.
Evet, ayaklı çanta gibiyim:))
Araba ruhsatım hep üzerimde olur. Nüfus cüzdanım da onun arasında ve alışkanlık oldu.

Bu sıralar kap-kaç işne mi ara verildi yoksa haber yapılmasına mı engel konuldu bilinmiyor. Sanki seyreldi gibi.

Bu konuda polis teşkilatı da zan altındaydı, sırlar pek bilinmiyor.

Neyse konu muzun aslı bu değildi.

Bizim toplumda yaratıcılık ve kendine güven sorunu var sanırım. "Çocuklaşmak" deyimi küçümsenir. Oysa "gavurlar" bizden farklı sanki değil mi?
sevgiler-saygılar

zihni örer dedi ki...

Sevgili Özge,

kitap+su+kendin=dışarı çıkınca yanına aldığın en farklı üç madde. Pardon, "kendin" maddenin ve "şey"in dışında:))
kitap ve su...

diğerleri herkesin yanına aldığı ortak şeyler.

Şu an Fowles'dan Fransız Teğmenin Kadını var mesela! Evvelsi gece aynı yazarın Büyücü adlı romanını bitirdim! çarpıcı bi kitap, herkese tavsiye olunur!

Önerdiğin kitabı en geç yarın almazsam eğer, na-mert'im tamam mı:)))
bu kitabı okuyunca ha buracığa bir başlık atmazsam eğer, bana da sezi-yorum (sevgi dağarcığı) demesinler:))
Teşekkür ediyorum Özge, ışık saçıyorsun buralara.
"özgür erkek" öyküsüne yarın konuğum haberin olsun. Tabi geri-dönüş ve burayı tekrar okuyuş alışkanlığın varsa... bendeniz yaparım bu geri dönüş okumalarını...

Adsız dedi ki...

Sevgili Zihni,

Ortalama bir insnaım ben de işte yahu! Kendimize fazladan bir özellik katmamıza gerek yok, varsa zaten doğal olarak vardır! gerçi DNA larımızdan işe başlarsak gerçekten her bir insna birbirindne çok farklı fakat toplumsal alışkanlıklar ve gereklilikler mi desek insanoğlunun ortak paydaları da çok! Aslına bakarsan il etap da bana paradoks gibi geliyor, düşüncelerin ve kelimelerin arkasını görme isteğimden kaynaklanıyor olabilir bu! Gerçi bunun sonu paranoyaklığa kadar gidebilir diye de düşünmüyor değilim:))

Büyücü gerçekten güzel bir kitap!ve tam olarak 780 sayfa civarında, fakat korkma inanılmaz hızla okunuyor! Ama ben sana öncelikle Lawrence Durrell!in İskenderiye Dörtlüsünü tavsiye ederim. Kendisi en sevdiğim birinci yazar olur!

Özge

zihni örer dedi ki...

Aaahh Özge ah!!!
Alanya kitapçılarında bu iki kitabı ds bulamadım. Bir yararı oldu bu girişimin, saatlerce kitapçı raflarındaki yeni kitaplarla tanışma fırsatı oldu.
Sonunda Öz Kırtasiye ye sipariş verdim.
4 cilt imiş bu kitap.
Teşekkür ediyorum Özgeeee:))

sad-ece dedi ki...

Eşiniz, çok şanslı bir kadın Zihni abi..
Kendisine buradan sevgiler, selamlar..

Adsız dedi ki...

Bi şey değil Zihniiiiiiiiiii:))

Büyücüyü de sipariş verseydinnnnn, sonra da yine Lawrence Durrell'den Avignon Beşlisiniiiii ( bu da adı üzerinde 5 kitaplık bi roman!)

Kolay gelsin.....

Özge

zihni örer dedi ki...

Eşiniz, çok şanslı bir kadın Zihni abi..
Kendisine buradan sevgiler, selamlar..


Ahhh Ece, ben biraz daha fazla şanslı olduğumu söylesem? şhow olmaz değil mi:))Ama sorumluluk sana ait:))

Demek, şanslar biribirini besleyip çoğaltıyor.

Selamını aynen okutmazsam eğer, na-merdim:))
sevgive selamlar da bizden..

zihni örer dedi ki...

Bi şey değil Zihniiiiiiiiiii:))

Büyücüyü de sipariş verseydinnnnn, sonra da yine Lawrence Durrell'den Avignon Beşlisiniiiii ( bu da adı üzerinde 5 kitaplık bi roman!)

Kolay gelsin.....

Özge


Sırayla Özgeeeee:)) hem parayla hem sıraylaaaa.. kütüphaneden almıyoruz ki paso ile:))
Tamam Özge, sayende PC yerine kitap kokuları saracak yine odayı. Bir daha teşekkürleeeeerr:))

Adsız dedi ki...

Günaydınlar,

Bu bana yapılmış bir kitap tavsiyesi gibi geldi:))

Ben deli gibi kitap okuyorum da o yüzden herhalde sana da deli gibi kitap tavsiye ediyorum::)

Dün akşam Fowles'dan Fransız Teğmenin Kadınını bitirdim ve İlya Ehrenburg'dan Paris Düşerken adlı kitaba başladım. Bu da inanılmaz ama şöööle bi 5 kitaplık bir seri. Artık bana da kolay gelsin:)

Özge

zihni örer dedi ki...

Günaydınlar,

Sana da günaydınlar efendiimm.

Bu bana yapılmış bir kitap tavsiyesi gibi geldi:))

ve bana da bir daha..... küçük çekiç darbeleri kocaman bir kayayı parçalayabilir, yapılacak iş, ona vurulan darbeler sürekli olsun...
ve biz de bu kitaplara-kolik oluruz.

Ben deli gibi kitap okuyorum da o yüzden herhalde sana da deli gibi kitap tavsiye ediyorum::)

Olsuunn, deli deliyi görünce uslanır herhalde:)) öyle kalacak değiliz ya:))

Dün akşam Fowles'dan Fransız Teğmenin Kadınını bitirdim ve İlya Ehrenburg'dan Paris Düşerken adlı kitaba başladım.

Ben de öncelikle elimdekini (daha elime geçmedi) okuyayımda, bu arada sana yetişmek için, bay-pas yaparak Fowles!in filmlerini bir izleyeyim.

Bu da inanılmaz ama şöööle bi 5 kitaplık bir seri. Artık bana da kolay gelsin:)

Özge

5 kitap? bu kitabı yapmak için kim bilir kaç ağaç kestiler?!:) kıyamam ben o ağaçlara Özge, bu yüzden filmini izleyerek, ağaç katlini protesto edeceğim(!):))

bu bir kamera şakasıydı
Okumak ve okumak.....

Adsız dedi ki...

Ağaç katli olayı için önce başka taraftan başlasakkkk, lüzumsuz bi ton şeyden!

Ben saman kağıda basılmış kitaplara da razıyım sonuçta!! Biz çocukken saman kağıdından defterler vardı! ah çocukluk ah! Gitti gelmez geri!

Bu arada yazma macerama katkısı olsun diye ekim sonu Pınar Kür'ün atolyesine katılıyorum! Ama itiraf ben hiç Pınar Kür okumuyorum ki!! en azındna kadının bir kitabını okim bari gitmeden ki böyle bi zorunluluk yok tabi!

Haydi iyi günler,
Özge